Asıl şimdi başlıyor…
Evet seçim bitti ama “her şey” asıl şimdi başlıyor…
Konuşma zamanı bitti, icraat zamanı başlıyor.
Kürtler yakın zamanda iki büyük zafere imza attılar. Birincisi Kobané zaferi, ikincisi seçim zaferi. İki büyük zaferle Kürtler, adeta dünya sahnesine çıktılar ve “bende varım” demeye başladılar.
İki büyük zaferi Kürt halkı ve demokrasi sevdalısı halklar kazandı. Yani halklar üzerine düşeni yaptı.
Şimdi sıra halkın seçtiklerinde…
Başta söylemekte yarar var. Bu iki zaferin yükünü kaldırmak ve taşımak kolay değil. Bu yüzden seçilmişlerin işi zor. Ama iki büyük zaferin devamı gelmezse, vebali tamamen seçilmişlerimizindir.
Halk zaferlerini başarı zirvesine ulaştırdı. Bu, erişilmesi güç bir başarıdır. Ama psikolojide bir söylem vardır: Zirvede durmak, zirveye çıkmaktan çok daha zordur.
Bu saatten sonra atılacak olan adımların şakası kesinlikle yok. Çünkü atılacak her yanlış adım zirveden düşüştür. Bu yüzden denilebilir ki seçilmişlerin hata şansı yoktur.
Seçilmişlerimiz, Kobané ruhunu meclise taşımak zorundadırlar. Kobané ruhuyla çalışmak zorundadırlar. Onların yürekleri Kobané direnişi kadar geniş, mücadele azimleri zafer çığlıkları kadar enerjik olmak zorundadır.
Türkiye, provokasyonun en yoğun yaşanacağı bir döneme giriyor. Her yerden, her adımda provokasyon çabaları olacaktır. Bu çabalar, en çok seçim başarısını baltalamaya ve HDP’yi geri götürmeye yönelik olacaktır.
Seçilmişlerimiz, bu provokasyonlara hazırlıklı olmak zorundalar. Nerede, neyi nasıl yapacağını çok iyi bilmek zorundalar. Bir taraftan bükülmeyecek kadar militan, bir taraftan da her adımda halkı doğru yönlendirebilecek bir lider olmak zorundalar. Olaylara ve provokasyonlara karşı sakin, tedbirli, dirençli ve dayanıklı olmak zorundalar. Yanlış adımlar atmamalı, sıradan insanlar gibi davranmamalı ve lider ruhlu olduğunu her adımda hissettirebilmeliler.
Seçilmişlerimiz militarist, saldırgan ve sıradan davranmamalı, yapıcı ve sabırlı davranmalıdır. Doğru ve yerinde çözümlemeler yapabilen olmalıdır. Ayrıca aşiretçi, tekdüze, klişeleşmiş, gelenekçi,geçmişe saplanan vekiller, evlerinde otursunlar daha iyi.
Bu dönemde milletvekillerimiz, var güçleriyle halkların sorunlarıyla uğraşmak zorundalar. Özellikle bölgenin sosyolojik, ekonomik, sağlık ve eğitim sorunlarına karşı duyarlı olmak zorundalar. Bu açıdan onları yığınla sorun bekliyor. Sınır ticaretinden, sınırdaki katliamlara kadar; köylerdeki asker baskılarından, okullardaki çocuklarımızın sorunlarına kadar; hastanelerimizdeki problemlerden, yollardaki aramalara kadar, bu halkın bütün sorunlarıyla mücadele etmek zorundalar.
Bunları yapmayacak bir vekil, benim adayım olamaz.
Cezaevlerindeki tutsak sorunu, Cumartesi Anneleri, dağlardaki gerillaların durumu, sosyal olaylar iş cinayetleri, eğitim ve sağlık sorunu, emeklilerin ve asgari ücretle çalışanların durumu, demokrasi ve özgürlük şehitlerinin durumu, yoksulluk gibi ana sorunlar vekillerini bekliyor.
Seçilmişlerimiz Ankara’ya oturmaya, elini kaldırıp indirmeye, gönlünü eğlendirmeye, gününü gün etmeye gidemez. Gözü de, gönlü de, gecesi de, gündüzü de çalışmaktan yana olmak zorundadır.
Katledilen binlerce canların faillerinin bulunması için, ölüme terk edilen binlerce insanın durumunu sorgulamak için, yüreği bin parçaya bölünmüş emekçilerin hakkını aramak için, cezaevlerinde tecavüze uğrayan çocukların hesabını sormak için meclise gönderildi.
Benim vekilim; Kürtçe şarkı söylediğim için hücreye atıldığım günlerin, Kürtçe selamlaştığım için yediğim tokadın hesabını sormaya gitmek zorundadır.
Benim vekilim; var olan düzeni değiştirmeye, insanlığa daha iyi hizmet edebilecek bahar tadında bambaşka bir düzenin mücadelesini vermeye gitmek zorundadır.
Benim vekilim; Kızılırmak gibi çağlamaya, Zağros gibi haykırmaya, Dicle gibi şahlamaya gitmek zorundadır.
Benim vekilim; Karadeniz kemençesi olamaya, Trakya ayçiçeği olmaya, Çukurova pamuğu olmaya gitmek zorundadır.
Benim vekilim; Ege’de Çakırcalı, Sivas’ta Pir Sultan, Konyada Mevlana, Nevşehir’de Yunus Emre, Dersim’de Seyit Rıza olmaya gitmeli.
Benim vekilim; Sinop cezaevinde Sabahattin Ali’nin şiiri, Amed cezaevinde Mazlumun çığlığı olmaya gitmelidir.
Benim vekilim; H.Dink olmaya, G.Okan olmaya, Ceylan Önkol olmaya, Etem Sarısülük olmaya, Özgecan olmaya, Ahmet Kaya olmaya, Musa Anter olmaya gitmelidir.
Benim vekilim, bu ülkede binlerce yıldır umutla bekleyen barışın ninnisi, özgürlüğün çığlığı olmaya gitmelidir. Gabbar’ın tenhası, Zigana’nın soluğu, Toroslar’ın İnce Memed’i, Colemérg’in uçkunu olmaya gitmelidir.
Benim vekilim, Şanlı Anadolu ve Mezopotamya nefesi olmaya gitmelidir.
Ve benim vekilim bunları yapmadığı zaman, halkların ortak sesi ve iradesiyle uyarılacağını bilmelidir!