Yazarlar

MEBİT

CEYLAN’IN BUSE’Sİ

CEYLAN’IN BUSE’Sİ

Abone Ol

2012-06-05 15:00:00

Yine en başa döndük. 1990’lı yıllara...

Yine her gün ağlayan anneleri, yetim kalan çocukları, dul kalan eşleri görüyoruz. Tıpkı 1990’lı yıllarda olduğu gibi. Demek ki 1990’dan bu yana barış adına hiçbir gelişme olmamış bu ülkede. İnsanların bilinçaltında hep aynı düşünceler hakim.

Yine her gün bir parça canımız yok oluyor. Politikacılar ise klişeleşmiş cümlelerle tehditler savurup duruyor.

İşte bütün sorun da bu zaten.

Çözüm neden gelmiyor? Neden 70 yıldır çözüm bekleyen Kürt sorunu çözül(e)müyor? Sebebini söyleyeyim: Çünkü bu ülkenin politikacılarının başarabildikleri tek şey, slogan atmak. Politikacının işi mi slogan atmak? Hayır! Sıradan insanlar slogan atar. Politikacı çözüm üretmek için vardır. Çünkü elinde güç var, siyasal erk var. Slogan atacaksa, mecliste ne işi var onların?

Aslında işin kolay ve zayıf tarafı da bu. Ülkenin en önemli meseleleri karşısındaki en büyük duyarsızlık bu. Çatışmada askerler ölüyor, politikacı çıkıp slogan atıyor. Yok kökleri kazınacakmış, yok devletimiz büyükmüş! Ne bu ya? On yıllardır bu sözlerin hangisi işe yaradı? Hangi tehdit işe yaradı?

Hiçbiri…

“Balık baştan kokar”mış. Evet, çok doğru. Cumhuriyet dönemi boyunca bir sorun devam ediyor. Binlerce insan öldü, binlercesi sakat kaldı, binlercesi sürgün edildi. Hala politikacılar çıkıp, 30 yıl öncesinin yöntemini deniyor. Korkutmaya çalışıyor, sindirmeye ve bastırmaya çalışıyor.

Derken haber spikeri yapmaya başlıyor, sokaktaki sıradan vatandaş bunu yapmaya başlıyor. Çünkü baştakiler olaya böyle bakıyor.

Hala politikacılarımız, işi gırgıra ve şakaya alıyor.

Peki halk neden bunları seçiyor? Eğer halkın sorunlarına, halktan farklı, bilimsel olarak yaklaşmayacaklarsa, eğer sorunları irdeleme ve çözme cesaretleri yoksa, ne işleri var orada? Sormak lazım…

Sorun şu ki, on yıllardır iktidardaki hiçbir politikacı yürekli çıkmadı. Artık dünya sorunu haline gelmiş olan Kürt sorununu çözmek için, hiçbiri ciddi bir samimiyet, iyi bir niyet ve farklı bir bakış açısı geliştirmedi. Çünkü bu ülkenin politikacıları liderlikten uzaktırlar. İnsanları yönetmek, insanlar arasında birliktelik ruhuyla olmayacaksa, bu nasıl yönetimdir?

Geçen yıl Buse adında bir kız çocuğu öldürüldü. Evet Buse için yüreği yanmayan bir insan, insanlıktan nasibini almamış demektir.

Ceylan adında bir kız çocuğu öldürüldü. Ceylan’ın parçaları, bombanın patladığı yerden yüzlerce metre ötede bulunmuştu.

Bütün Türkiye Buse için seferber oldu. Bu, çok doğru bir şey. Herkes bir şeyler yapmalı. Ama Ceylan için hiçbir yetkili hiçbir şey yapmadı. Oysa ikisi de hayatlarının baharında bu kirli savaşın kurbanı oldu. İkisi de militan değildi. İkisi de masumdu. İkisi de günahsız ve savunmasızdı.

Peki Buse için seferber olan yetkililer, neden Ceylan için hiçbir şey yapmadılar. Ceylan Kürt olduğu için mi?

Her gün bu toprakların gençleri öldürülüyor. Askerler de öldürülüyor, gerillalarda…Bu ülkeyi yönetenlere sormak lazım: Bu gençler neden birbirlerini öldürüyorlar? Barış şimdi gelmeyecekse, ne zaman?

Bu ülkenin yöneticileri, aydınları, gazetecileri, akademisyenleri neden empati kurarak olaya yaklaşmıyorlar?

 

Anlaşılan o ki, sistemin betonlaşmış kafalı aydınları, sadece yangına körükle yaklaşmayı seçiyor. Anlamakta güçlük çekiyorum: Bu aydınlar, bu politikacılar hiç mi tarih okumuyorlar? Bunlar zannediyorlar ki, birileri canı sıkılınca gidip bomba patlatıyor. Dağa oğlu ve kızı çıkan annelerin yürekleri hiç mi yanmıyor? Dağda yaşayanlar, hayatlarına mı susamışlar da mağara köşelerinde yaşıyorlar? Cezaevlerine giren bu kadar insan hayattan mı bezmiş?

Ey Türkiye’nin aydını! Bunu anla ve bunu anlat. Bu ülkenin insanları senden ciddi bir sorgulama bekliyor. Aydın olmanın zamanıdır şimdi. En zor şartlarda bakalım hangi mangal yürekli aydın, çıkıp da barışı savunabilecek?

En çetin dönemde, bakalım hangi mangal yürekli politikacılar yönetiyor bu ülkeyi?

Hanımlar beyler, şunu artık beyinlerimize iyice sokmamız lazım: Savaş bir vahşettir ve bu vahşette herkes taraftır. Ev hanımı da taraftır, gazetecisi de taraftır, başbakan da taraftır. İster kabul edelim, ister etmeyelim, bu böyledir. Savaşın kuralları herkes için işler. Filistin’de sokak ortasında masum insanlar öldürülüyorlarsa, Türkiye’de de öldürüleceklerdir. Çünkü savaş böyle bir şey. Savaş yok eder. Yoksullaştırır, yetim bırakır. Savaş dul bırakır, sakat bırakır, süründürür. Savaş parça parça eder, lime lime eder. Savaş ciddi bir şeydir.

Olmaz böyle bir şey. Türkiye’deki aydınlar ve politikacılar, savaştan masum bir duruş bekliyor. Yanılıyorsunuz hanımlar ve beyler. Savaşın acımasız olmayanı yoktur. Ya buna alışacağız ya da barış için bütün irademizle mücadele edeceğiz.

Olay bu kadar net.

Ama benim bir önerim var: Lütfen bu yazıyı okuyan herkes, kendisini bir an ayağı kopmuş olarak hissetsin. Çocuğu öldürülmüş, babası vurulmuş, kardeşi yetim kalmış gibi hissetsin. Kolu kopmuş gibi, bir aracın içinde kurşunlanmış gibi, sırtından kurşunlanmış gibi hissetsin.

Acı değil mi?

Evet, çok acı. Savaş böyle bir şey.

Ben 33 yaşındayım. 33 yıldır, her gün biraz daha yok oluyorum.

Artık var olmak istiyorum. Bana güç verin. Bir gün bile barışı yaşarsam, ölebilirim…

  • Etiketler :
  • Van Haber