Yazarlar

MEBİT

Medya Faşizmi ve Devrimci Kişilik

Medya Faşizmi ve Devrimci Kişilik

Abone Ol

2012-02-22 15:00:00

Türkiye’de milliyetçiliği, hatta ırkçılığı çağrıştıran sözcükler çok işe yarıyor. Politikacı meydana çıkıyor, meydandakiler çok sıkılınca, politikacı “tek dil, tek bayrak, tek vatan” diye bağırıyor ve meydandakiler adeta kendilerinden geçiyorlar. Bir şarkıcı konuştuğunda, kimsenin onu dinlemeyeceğini anladığında, “ne mutlu Türküm diyene” diye bağırıyor ve etrafındakiler kendilerinden geçiyorlar. Şov programına katılıyor adam, şovu beğenilmediğinde, “şehitler ölmez vatan bölünmez” diye bağırıyor ve finale kalıyor. Hatta izdivaç programlarında bile, yaşlılar çıkıyor ve “kahrolsun PKK” diye bağırıyorlar ve etraflarındakiler kendilerinden geçiyorlar.

            Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

            Çığırından çıkmış bir milliyetçilik var Türkiye’de. İnsanlara neyi neden alkışladıklarını bile sorgulama ihtiyacı hissettirmeyen çılgınca bir milliyetçilik. Adına ırkçılık ya da faşizm de diyemezsiniz; çünkü bu milliyetçiliğin örneği hiçbir yerde yoktur. Milli değerlerin arkasına sığınıp banka soyan, insan öldüren, yol kesen, çete oluşturan milliyetçiler, dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Ayrıca onları kahramanlaştıran halk da bulamazsınız, onları aklayan hukuk sistemi de…

            Yanlışları, suçları, hataları sorgulanmaz bu milliyetçi kahraman(!)ların. Ne kadar yanlış yapmışlarsa da, onlar hep “büyük” insanlar olarak bilinir.

            Devlet sisteminin de işine geldiği için, bu kişilikler ve bu kişiliklerin yanlışları sorgulanmaz. Sistem eleştirmeyen, araştırmayan, sorgulamayan bir kitle yaratmak ister ve bunu da en iyi “milli” değerlerle yapar. Bu milli değerler adına sözcükler kirletilir, ilişkiler seviyesizleştirilir. Sonunda, değerlerin arkasına gizlenen ve bu değerlerin arkasından başarısızlıklarını meşrulaştırmaya çalışan bir “sürü” kitlesi oluşur.

            Devlet sistemi, sürü kitlesi yaratmaya çalışırken, en çok medyayı kullanır. Medyada bazı kahramanlar yaratır ve herkesin o kahramana benzemesini sağlar. 

            Şimdilerde devletin en büyük kahramanları ise dizilerle yaratılıyor. Türkiye’deki devrimci gençliği ve Türkiye’nin sosyo-politik durumunu anlatmaya çalışan hangi dizi ya da film yapıldıysa bu ülkede, milliyetçiliğin propagandası amaçlanarak yapılmıştır. Söz konusu dizilerde ve filmlerde kişilik, yozlaşmış duygusal ilişkilere dayandırılıyor ve devrimciler, arkadaşlarının sevgililerini ayartmaya çalışan ihanetçi ilişkilere benzetiliyor. Devrimci karakterlerin aile yapıları darmadağın, psikolojik halleri dağılmış, neyi nasıl yapacağını bilmeyen çaresizliklerle anlatılıyor. Oysa ülkücü karakterler son derece dürüst ve “terbiyeli” aile yapılarıyla anlatılıyor. Mesela “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinde, devrimci kişiliği anlatan Ahmet, evli karısını terk etmiştir ve eski sevgilisi Berrin’i ayartmaya çalışmaktadır. Berrin ise evlidir ve bir çocuğu vardır. Berrin’in eşi olan Hakan ise ülkücüdür ve haksızlığa maruz kalmıştır. Efendi, dürüst ve ahlaklıdır.

             Bu ve buna benzer dizileri bu haliyle izlenebilir ve başarılı bulmak, devrimciliğe ihanet olduğu gibi, ırkçı milliyetçiliğin, yani faşizmin ekmeğine de yağ sürmektir.

             Bu ülkede devrimci geleneği henüz tanımamış insanların, Deniz Gezmişleri, Nazım Hikmetleri, Yılmaz Güneyleri, Seyit Rızaları, İbrahim Kaypakkayaları, Mustafa Suphileri, Mahir Çayanları, Musa Anterleri, Ahmet Kayaları yeniden okumaları gerekir.

             Devrimci kişiliği, dağılmış aile yapılarıyla, bozulmuş psikolojik yapılarla, arkadaşının sevgilisini kapmaya çalışan yoz kişiliklerle anlatmaya çalışan “sürü”den sistem maşalarına şunları hatırlatmak lazım: Devrici kişilik, ülkenin sorunlarına çözüm üretmeye çalışan lider kişiliktir. Hangi durumda olursa olsun devrimci kişi, kişisel çıkarını ülkesinin çıkarından üstün görmez ve her durumda ülkesine aşıktır. Toprağın kutsallığına, gökyüzünün bereketine inanır. Kardeşliği, barışı ve dayanışmayı yaşar ve yaşatmaya çalışır. Yenilikçidir ve köhnemiş “gerici” değerlerden arınmıştır. Yaşamı ve mücadele aşkı ateş yakıcılığında, su akıcılığında ve bir melodi güzelliğindedir. Şikayetten ve çaresizlikten uzaktır, halkının menfaatlerini savunur. 

               Devrimci kişilik, bütün gecelerin beklediği bir yıldız parıltısında ve umudundadır. Hangi koşullarda olursa olsun, devrimci kişi gelecek için atılgandır, girişkendir ve çözümün en büyük parçasıdır. Aşka ve aşıklara saygılıdır ve ihanetten uzaktır. 

               Devrimcilik, ülkeyi sevmek değildir, ülkenin kendisi olabilmektir.

               Ve ben devrimciysem, benim “sürü”den olmamı isteyen herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekir: Bu ülkede ne kadar kültürel baskı görmüş olsam da; Kürtçe konuştuğum için sıra dayağından geçirilmiş olsam da; doğduğum yaylam yasaklanmış olsa da; bu ülkeyi onlardan daha çok seviyorum. Üstelik hiçbir milliyetçilik değerine ihtiyaç duymadan. Çünkü bu ülke benim ve ben bu ülkeyim.    

  • Etiketler :
  • Van Haber