Yazarlar

MEBİT

AVM DEĞİL KENT ÜNİVERSİTESİ

AVM DEĞİL KENT ÜNİVERSİTESİ

Abone Ol

2018-12-27 15:00:00

 Geçtiğimiz hafta Akdeniz’in İncisi Mersin’deydim. Toros Üniversitesi’nin konuşmacı olarak bendenizi davet ettiği ‘Sert Kabuklu Meyvelerin Besin Değeri, Yetiştiriciliği ve Önemi’ adlı konferansta çiftçi, üretici ve akademisyenlerle bir araya geldik. Ülkemizin en önemli ve en stratejik ürün gruplarından ceviz, badem ve kestane hakkında enformasyonda bulunduk. Programa ilgi o kadar yoğundu ki 2 saat planladığım konuşmam neredeyse 4 saati buldu. Gelen üreticiler gözlerini kırpmadan, ellerinde kayıt cihazları, not defterleriyle neredeyse virgülüne kadar kaydettiler konuşmamı. Bana mükemmel sorular sordular, müthiş keyif aldım…

 

Tarım cenneti Mersin’de üreticiler işlerine ciddiyetle yaklaşıyor, kendini yeniliyor, söylenene kulak kabartıyor. Türkiye’nin limon, çilek, muz gibi subtropik meyvelerin lider üreticisi Mersin, son zamanlarda Antep fıstığı, badem, ceviz gibi sert kabuklularda da iddialı. Özellikle Silifke, Mut, Gülnar gibi ilçelerinde yoğun bir üretim furyası başlamış. Boşuna tarım cenneti denmiyor. Bugün 63 çeşit bağ-bahçe üretimi yapan yörede, sıfır rakımlı sahil kesiminde ilk turfanda, 1500 rakımın üzerindeki yaylalarında ise son turfanda üretim yapabilmek mümkün. Bunu gören girişimci çiftçiler serada erik-badem yetiştirmeye başlamış bile. Öyle ki Badem yurdu Muğla- Datça’dan daha erken çağla bademi pazara sunabiliyorlar. Ayrıca çekim merkezi bir metropol olmanın avantajı ve geçmişi çok eskilere dayanan tarımsal ihracatçı kimliğiyle Mersin, bunu sonuna kadar kullanıyor.

 

Sorunlarda yok değil elbet. Örneğin üretiminde Türkiye birincisi oldukları limonu depolayacak yeterince soğuk hava tesisi yok, Muzu sarartacak işleme tesisi veya envai çeşit meyvenin suyunu çıkarıp değişik şekillerde pazarlayacak tesislerin azlığı, bu muazzam ekolojiyi ve üretim avantajlarını yeteri kadar istihdama ve ekonomiye döndüremiyor. Eh! Bu durumda örneğin limonu alacak olan tacir, Mersin’e uğramadan depolandığı yer olan Ürgüp’te işi bağlayıp, gerçek üreticiden daha çok aracıların kazanmasına sebep oluyor. Gerçi bu tür anormallikler birçok üründe ülkemizde sıklıkla görülebilmektedir. Mesela Türkiye’nin kestanesinin %33 ünü Aydın ili tek başına üretir ama kestane deyince akla Bursa gelir. Çünkü kestaneyi işleyecek firmaların tamamına yakını Bursa’da konuşludur. Mersinde üretilen meyvelerin neredeyse tamamı Kayseri’de bulunan meyve suyu fabrikalarında işlenir. Tıpkı Denizli’de üretilen nohutun Çorum’da leblebiye dönüşmesi gibi…

 

***

Konumuzun başlığına geçersek, tarımda bu kadar önemli olan bir kentin, işte tam da saydığım yukarıdaki sorunlara bir nebze de olsa kulak vermek gereğini iyi bilen, halka inmenin en kolay yolunun tarımdan geçtiğini öngören Toros Üniversitesi ekibinden bahsetmek istiyorum. Bir kere Ultra Maraton koşacak kadar sportmen bir Rektörleri var. Tam bir spor tutkunu, aynı zamanda emekli bir Albay olan Sayın Rektör Prof. Dr. Haluk Korkmazyürek, iş disiplininin yanı sıra vakit buldukça öğrencileriyle sık sık bir araya gelerek kariyer sohbetlerinde bulunup onları motive ediyor. Bu konferans teklifi ona geldiğinde hiç düşünmeden kabul ettiğini söyleyen Korkmazyürek, çünkü sürdürülebilir yaşam ve kalkınmanın temeli tarımdır diyor. Özel sektörün tüm derinliklerini bilecek kadar tecrübeli geçmişi bulunan, öz güveni müthiş bir Genel Sekreterleri var. Genel sekreter Sayın Reşit Aşkın, onlarca yıllık özel sektör birikimini, tecrübesini üniversitesine aktarmış, adeta bir CEO gibi ufuk açıyor.

 

Yemekteki sohbetimizde neler öğrendik neler: Toros Üniversitesi başarılı ve aynı zamanda çalışmaya ihtiyacı olan öğrencilerini mezuniyetten sonra çalışma hayatında tecrübe edinmeleri ve kişisel gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla üniversite kendi bünyesinde ‘kısmi zamanlı öğrenci çalıştırmaprogramıyla’ sektöre hazırlıyor. Ayrıca üniversite, tüm fakülte ve yüksekokul öğrencilerinin staj yapacağı kurum ve kuruluşları kendisi buluyor, protokolle onları ilgili mesleklerine kalifiye olmalarını sağlıyor. Hal böyle olunca bu üniversiteden yetişen öğrencilere sadece okulu bir an önce bitirmek düşüyor. Zira geçen yıl mezun ettikleri 44 öğrencinin 42 sini okul biter bitmez staj gördükleri kurumlarda hemen işe başlatmışlar. Kalan o iki kişi de kendi işlerini kurmuşlar. Yoksa onların da işi hazırmış. Düşünsenize iş garantili bir üniversite!

 

Toros Üniversitesi büyük kentlerde kurulan, dış görünümü plazaya benzeyen, tabiri yerindeyse AVM tarzı diploma satan üniversite algısını yerle bir eden bir kent üniversitesi. Toros kolejinin uluslararası alana taşıdığı ve bir üniversiteyle taçlandırıp bu günlere getirdiği bir eğitim kampüsü. Gerçekten iftihar ettim. Dahası Vanlı hemşerilerimin çokluğu da ayrı bir gurur verdi bana. Van’ımızın yetiştirdiği önemli akademisyenlerden Prof. Dr. Ahmet Özer, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı, H. Cemil Şensever, Mühendislik Fakültesi Özel Kalemi Züleyha Tamer. Ve bizi bu toplantıya katılmaya teşvik eden, toplantıyı tertip eden değerli büyüğümüz, arı gibi çalışan fakülte sekreteri, ayniyat sorumlusu gibi farklı birimlerin idareci ve iş bitirici ismi Şefik Tamer ağabeyimiz... Hepsi de üniversitelerinin başarısı için ter dökerken Van’ımızın da sesi oluyorlar. Bu güzel konferansa beni davet edip üreticilerle buluşmamızı sağlayan Toros Üniversitemize ve tüm yöneticilerine şükranlarımı arz ediyorum.

 

Böyle güzel bir özel sektör üniversitesinin Van’a da kurulması temennisiyle yazımı bitiriyorum.

  • Etiketler :
  • Van Haber