Yazarlar

MEBİT

DUY ÇIĞLIĞIMI EY DîROKA

DUY ÇIĞLIĞIMI EY DîROKA

Abone Ol

2016-02-16 15:00:00

Çığlığın karışıyor damarlarıma...Kanımın en dipsiz fırtınasına.


Ülkemin ince suratı oluyorsun, bir kış tenhasında. Şarkılarımı yaralıyorsun, uygarlığın en zirve topraklarında. En yıkılmaz destanlarımı yakıyorsun, tarihin çöplüğünde.


Sen soluksuz ve zalimsin ey dîrok.


Yüzyıllardır çocuklarımı ezdin şahin sofralarında. Yüzyıllardır kardeşimi kardeşime kırdırdın.


Sen tükürülesi dünyanın tükürülesi suratı oldun ey dîrok.


Oysa maviler kuşanırdı dağların, bir gelin gibi süslenirdi bahar yağmurların. Şimdi uzak ve soluksuzsun, ey dîrok. Adın çok soğuk. Yüzyıllardır savaş emzirdin ülkemin topraklarına. Soluksuz bıraktın barış türkülerimi.


Senin uğruna ne ömürler gitti be eyy kahpe dîrok!


Be eyy merhameti yerin yedi kat dibine girmiş vicdanların suratı…


Oysa adın, şiirlerin en kutsal dizelerinde saklıydı. En pembe bulutun en narin gülüşüydün oysa.


Sen yanmadın ey dîrok. Senin düşlerin solmadı. Senin çocukların vurulmadı, zamansız sabahların zemheri ayazında. Çocuklarım, annelerim yandı senin uğruna.


Öykülerin en sevimsiz kahramanısın ey dîrok. En kalleş suratlı aktörsün şimdi.


Korkaksın eey dîrok. En masum çocukların kanını emecek kadar düştün Mezopotamya topraklarında. Anadolu’nun gerdanı değilsin artık. Korkak ve ucuzsuz, merhametsiz aktörlerin gibi… Ölüme ninniyle gidenleri gördün mü ey dîrok? Yakılan gökkuşağını, saçı yolunan toprakları, nefessiz kalan ormanları gördün mü? Aşkların en nazlı halini, en sıcak, en yürekten sevmeleri gördün mü? Güneşin fısıldayışını, gök gürlemesinin zılgıtını hissettin mi ta derinden?


Gördün ve unuttun ey kahpe dîrok. Unutkansın en kanlı cellatlar gibi.


Sen, ölüme gidenlerin zılgıtları bile olamazsın ey dîrok. Eyy zalimlerin yuvası. Eyy en aç şahinlerin sofrası…


Sen şahinsin ey dîrok. Ekmeğimi çalan akbabalar kadar şahinsin. Yüzyıllardır ülkemi kopardın dilimden. Yüzyıllardır sürgün ettin şarkılarımı. Senin adın için yandım tutuştum. Senin bir tutam çığlığın için.


Şimdi çığlık sırası bende. Duy çığlıklarımı ey dîrok! En uzun adımlarımla, en cesur yüreğimle dalıyorum sayfalarına. Yumruğum demir, yüreğim hançerdir şimdi. Kanatırcasına saplayacağım kara sayfalarına. Canını acıtırcasına, içini kanatırcasına savaşacağım faili meçhullerinle. Bir bir soracağım katlettiğin aydınlarımı. Panzerlerin sireninden kulaklarını kapatan çocuklarımı nasıl üzdüysen, nasıl karattıysan bir bir ışıklarımı, öyle yürüyeceğim damarlarına.


Canını acıta acıta, yüreğini kanata kanata saplayacağım hançerimi bedenine.


Zafer çığlıklarımı duyacak bütün dünya. Bulutlarını karış karış ısıracak düşlerim. Doyasıya koklayacağım yağmur sonrasındaki toprak kokusunu. Bütün benliğimle sarılacağım Kürtçe kokan dağlarıma. Bütün tazeliğimle öpeceğim yasak şiirlerimi. Bütün özlemimle koşacağım yasakladığın kentlerimin sokaklarından.


Bütün gücümle haykıracağım çocuklarıma koyamadığım “Azadîcan” ismini. Evrenin en nazlı sevdası benim olacak ey dîrok. Sıkı dur, daha keşfedilmemiş nice harfler vardır. Bu harflerin en sıcak gülüşü olmaya geleceğim. Güneşin saçlarına çiçek takmaya, yıldızların alnına öpücük kondurmaya, ülkemin barış haykıran bakışlarına sıkıca sarılmaya geleceğim.


Her zamankinden daha yürekli ve her zamankinden daha umutlu olacağım. Özgürlüğün nefesi, kardeşliğin sesi olacağım, yeniden. Aç kollarını ey dîrok. Aç kollarını, yüzyıllardır sarılmayı bekliyor yiğitlerim. Aç kollarını umut yağmurlarına.


Bir gün ama bir gün…Unutma eyy dîrok. Hasretle kucaklaşacağım en masum düşlerinle. Ey dîrok, yak artık utanç sayfalarını. Yüzünü taptaze bir geleceğe çevir. Bir gün seni yeniden yazmanın sırası bende olacak ey dîrok. Özgürlüğün adımlarını duyarak, özgürlüğe çevireceğim yüzünü. Çocuklarım sevinçlerini haykıracak. Gelinlerim nakış işleyecek. Gökyüzünün en güzel rengine en güzel umutlarını yazacak delikanlılar. Axx dîrok. Axx dîroka bé bext.


Senin adın için ne kadar çok suç işlendi! Senin uğruna ne kadar sürgünler yaşandı. Ax bir bilsen kimler katledildi senin uğrunda!


Her çığlık binlerce kurşun yedi ey dîrok. Çığlıklarım Dersim semalarından yükselip Botan sokaklarında yankılandı. Zağros geçitlerinde Kewok’tum, “Kavalın Ezgisi”nde Bériwan. Bir soldum, bin filizlendim. Yarısı Susurluk’a gömüldü gerçeklerimin, yarısı Şemdinli karanlığına. Yıllarca ezildim, terk edildim. Horlandım, dışlandım, ölüme terkedildim.


Bir bodrumun en karanlık hücresinde ölümü beklemek ne demek, biliyor musun ey dîrok. Öldürülen annesinin cesedine yaklaşamamak, henüz 3 aylıkken katledilmek…Ne demek, biliyor musun ey dîrok. 80 milyon insanın vicdansızlığını düşüne düşüne ölmek, bütün dünyanın merhametsizliğini göre göre ölmek…Ne kadar acı, biliyor musun ey dîrok.


Sanma ki sen galip geleceksin ey dîrok. Sanma ki yetim kalan şarkılarım yarım kalacak. Sen en atılmış çöplüğüne kaçsan bile, beyaz bayraklarım dalgalanacak semalarında ülkemin.


Binlerce tohum ektim ülkemin göğsüne. Saçlarımla örttüm güneşi. Ateşim üşümeyecek ey dîrok.


Ateşim üşümeyecek!


Binlerce can ülkemin göğüslerini öpecek ey dîrok. Binlercesi Berfin düşlerimi kucaklayacak. Ey dîrok, eeeeeyy dîrok! Avuçlarıma bir dünya aldım ve geliyorum. Senin sayfalarına yepyeni bir dünya ekeceğim. Adı özlem, adı barış, adı sevda, adı özgürlük kokan bir dünya.


Adı Berxwedan kokan bir dünya. “Ey dirok, ya sana özgürlükler bahşedeceğim ya da seni yaşanmamış varsayacağım!”

  • Etiketler :
  • Van Haber