Yazarlar

MEBİT

BENİM OYUM, OYUNA GELMEMEK İÇİN…

BENİM OYUM, OYUNA GELMEMEK İÇİN…

Abone Ol

2015-10-30 15:00:00

Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Çünkü siyasi rant hiç bu kadar keskinleşmemişti. Koltuk uğruna insan hayatı hiç bu kadar harcanmamıştı. İnsani, ahlaki ve dini değerler hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Türkiye halkları hiç bu kadar tehdit edilmemişti, hiç bu kadar kıstırılmamıştı, hiç bu kadar köleleştirilmemişti.


Hepsi koltuk için…

Ama ben oylarımızın, koltuklardan çok daha değerli olduğunu biliyorum. Oylarımızın, şeref yerine, haysiyet yerine geçtiğini biliyorum. Oylarımızın, bu ülkenin umudu olduğunu biliyorum. Oylarımızın, maddi servetle ölçülmeyecek kadar değerli olduğunu biliyorum.

Bu yüzden oyumu, bu ülkenin umudu, barışı ve kardeşliği için kullanacağım.

Benim oyumu bekleyenlere ışık olması için oyumu kullanacağım.

Çürümüş eğitim sistemine, tamamen laçkalaşmış adalet sistemine, tekelleşmiş ve çağdışı özellik kazanmış sağlık sistemine karşı oyumu kullanacağım.

Hayatlarının baharında birbirlerine kırdırılan canlarımızın kurtuluşu, ömrü çürümeye terkedilmiş milyonlarca genç arkadaşımın yarını için oyumu kullanacağım.

Cezaevlerinde 10 bini aşkın siyasi tutsak için oyumu kullanacağım.

Dağlardaki binlerce gerillanın ve savaşa zorlanan onbinlerce askerin sıcak bir yuva özlemi için oyumu kullanacağım.

Eşitlik, adalet ve özgürlük için hayatını ortaya koymuş binlerce insan için oyumu kullanacağım.

Marmara ve Van depremlerinde hala yaraları sarılmamış olan binlerce canlarım için oyumu kullanacağım.

Soma’da katledilen ruhu ve devlet şefkatinden mahrum bırakılan o ruh sahiplerinin çocukları için oyumu kullanacağım.

Gürpınar’da babasının sırtında, devlet ayıbını gözümüze sokan Muharrem’in cennet düşleri için… Bedenine 17 kurşun sıkılan ve binlercesinin sadece bir örneği olan Uğur Kaymaz için…

Bakışları cennet kokan ve çürümüş adalet sisteminin en bariz örneği olan Özgecan için…

Sokaklarda katledilen yüzlerce masum ve savunmasız çocuklar için…

Roboski’de, Suruç’ta, Amed’te ve Ankara’da katledilen genç bedenler için oyumu kullanacağım.

Cumartesi annelerinin gözyaşı için…

Bu ülkenin ötekileştirilmiş kadınları için…

Küçük yaştan itibaren hayattan koparılan ve yaşam umutları tamamen sınavlara hapsedilen öğrencilerim için…

Emeklilerim ve emekçilerim için…

KPSS kölesi hakline getirilen, atanamayan öğretmenler için…

Yoksulluk sınırında yaşayan onbinlerce insan, asgari ücrete terk edilen onbinlerce aile için…

Katledilen doğa ve yok edilen tarihi miras için…

Bu ülkenin binlerce demokrasi şehidi için…

Bu ülkenin toprağı, gökyüzü, denizleri, dağları için oyumu kullanacağım.

Kaçakçılığa terkedilmiş ve bütün yaşam mücadelesi kaçakçılığa terkedilmiş köylülerim için…

Yüzyıllardır barışa ve özgürlüğe hasret bu ülkenin yağmurları için oyumu kullanacağım…

Hepsi kucağını açmış, seçimle gelecek olan demokrasinin yolunu gözler.

Benim oyum bu yüzden değerli, senin oyun bu yüzden değerli, hepimizin oyu bu yüzden değerli…

Ben bu ülkede evine günlerce hapsedilen ve sokak savaşına zorlanan insanlar gördükçe…

Bayramda şeker toplarken panzerlerin arasında kalan ve top atışlarından kulaklarını kapatarak kaçan çocuklar gördükçe…

Sokakta insanların korkakça, “bir an önce, bomba patlamadan evime varayım” hisleriyle yürüdüklerini gördükçe…

Bakanların, “oyunu vermezsen pişman ederim” gibi ucuz tehditlerini gördükçe…

“Beyaz toros” benzetmesiyle, ölümü meşrulaştıran bir başbakan bilinçaltını gördükçe…

İslami değerleri ve insan hayatını bile siyasi çıkarları için kullanan ahlak yoksunu politikacılar gördükçe…

Bu ülkede kardeşlik ve barış inşa edecek iktidarların olacağına inanmıyorum. Bu yüzden benim oyum bu oyunu bozmalı, bozacak!

Bu oyun nasıl mı bozulacak?

Benim oyum, benim ruhumun arzularını dile getirecek, halklarımın özlemlerini gerçekleştirecek, insanlarımın yaşam kalitesini yükseltecek.

Benim oyum; benim kültürümü, edebiyatımı, sanatımı temsil edecek.

Benim oyum; katledilen yüzlerce canlarımın hesabını, ölüme terk edilen insanımın hesabını, yüreği bin parçaya bölünmüş emekçilerimin hesabını, gelecekleri karatılmış işçilerimin hesabını soracak.

Benim oyum; cezaevlerinde tecavüze uğrayan çocuklarımın hesabını soracak.

Benim oyum; Kürtçe şarkı söylediğim için hücreye atıldığım günlerin, Kürtçe selamlaştığım için yediğim tokadın hesabını soracak.

Benim oyum; Kızılırmak gibi çağlayacak, Zağros gibi haykıracak, Dicle gibi şahlanacak.

Benim oyum; Karadeniz kemençesidir, Trakya ayçiçeğidir, Çukurova pamuğudur.

Benim oyum; Ege’de Çakırcalı, Sivas’ta Pir Sultan, Konyada Mevlana, Nevşehir’de Yunus Emre, Dersim’de Seyit Rıza sembolüdür.

Benim oyum; Sinop cezaevinde Sabahattin Ali’nin şiiri, Amed cezaevinde Mazlumun çığlığıdır.

Benim oyum, bu ülkede binlerce yıldır umutla bekleyen barışın ninnisi, özgürlüğün çığlığıdır. Gabbar’ın tenhası, Zigana’nın soluğu, Toroslar’ın İnce Memed’i, Colemérg’in uçkunudur.

Benim oyum, Şanlı Anadolu ve Mezopotamya nefesidir.

  • Etiketler :
  • Van Haber