2015-07-31 15:00:00
Demirci Kawwa’nın mitolojik öyküsünü hatırlar mısınız?
Efsaneye göre Zalim Dehak’ın hayatını sürdürebilmesi için, her gün bir insanın beynini yemesi gerekmektedir. Bir gün bile insan beyni yemezse, Zalim Dehak yaşayamaz. Ancak soylarının kuruyacağını düşünen Zalim Dehak’ın aşçıları, her gün öldürülmek üzere seçilen insanları dağa gönderirler ve onların yerine Dehak’a koyun beyni yedirirler. Zamanla dağa çıkan insanların sayısı artar ve Demirci Kawwa’nın önderliğinde, Zalim Dehak’ın yaşadığı yeri basıp, başını gövdesinden koparırlar. Sonra da ibreti alem olsun diye, Dehak’ın kafatasını bir değneğe geçirirler ve ateşler yakıp, bu zaferi büyük bir coşkuyla kutlarlar.
Günümüz Türkiye’sinde Dehaklar o kadar çoğaldı ki, ne yana baksanız savaş isteyenler var. Barıştan korkuyorlar. Tıpkı Dehak gibi, onlar da insan beyni yiyerek besleniyorlar. Barış gelse, kötü şeylerin olacağını düşünüyorlar. İnsanların ölmeleri onların işine yarıyor çünkü. Onların mutlu olmaları için, birilerinin sakat kalması gerekiyor. Onların mutlu olmaları için, birilerinin yetim kalmaları gerekir. Onların mutlu olmaları için, birilerinin bacaklarının kopması, birilerinin parmaklarının ezilmesi, birilerinin cinsel organlarının ve kulaklarının kesilmesi gerekir. Onların mutlu olmaları için, köylerin yakılması gerekir, mayınların patlaması gerekir, annelerin ağlaması gerekir.
Zihniyet bu.
Barış mantığını bir türlü kavrayamayan bir ülkenin çocuklarıyız. Boş sözler ve yalan avutmalarla dolu bir tarihin kurbanıyız hepimiz. Barışı hazmedemeyen bir zihniyetin vatandaşlarıyız.
Türkiye tarihinde barış adına imzalanan tek antlaşma, Lozan olmuştur. Onu da hazmedemeyip, Sevr ile gölgelemeye çalıştılar, on yıllarca. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıktı. Ama egemen zihniyetteki yöneticilere sorarsanız, savaştan en galip çıkan ülkedir Türkiye. Okul kitaplarında, on yıllardır kahramanlıklardan başka bir söylem yok. İnsan sevgisi, doğa sevgisi yerine, faşist darbeci mantığı empoze edilmeye çalışıldı. Yurt sevgisi diye, asimilasyon politikaları uygulandı. Bu yüzden değil midir, büyüdükçe ülkeye bağlılık azalıyor.
Türkiye’de büyüyenler, ya ırkçı olabilecek kadar milliyetçi ya da sistem karşıtı oluyor. Bunun en büyük sebebi, yalanlarla dolu savaş zihniyetidir.
Şimdi bu zihniyet, her zamankinden çok daha fazla egemen.
Şunu çok iyi bilmek lazım: Kendisini yenileyemeyen, yaşamı ve kendisini sorgulama cesareti gösteremeyen zihniyet, ya slogan atarak konuşur ya da saldırır. Şimdi Türkiye’de ikisi de hakim. Üretim kabızı siyasetçiler, ya barışa ve onun savunucularını saldırıp duruyorlar ya da her platformda ırkçı söylemlerle ortalığı geriyorlar. İnsanımızın büyük çoğunluğunun da bilinçaltı milliyetçilik olduğu için, barış gecikiyor.
Savaş mantığı, asker anlayışına da yansıyor. Savaş isteyen bir toplum, her zaman askeri yüceltir. Bu yüzden siyaset, her zaman askerin gölgesindedir. Milli gelirin büyük çoğunluğunun askeriyeye ayrılmasının altında da bu mantık yatıyor. Bu yüzden, ordunun içinden çeteciler bile çıksa, onların kutsal görüldüğü bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Ülkenin ileri gelenleri, halklar arasında bağlılık duyguları yaratabilmelidirler. Lider ruhlu birer yönetici olabilmelidirler. Ayrılıkçı bir mantıkla, dayatmacı bir mantıkla yurt sevgisinin aşılamayacağını artık çocuklar bile biliyor.
Bize düşen şu: Durduğumuz her yerden barış çığlıkları haykırmanın tam da zamanı.
Kim ne derse desin, bir gün bu ülkeye barış ve demokrasi mutlaka gelecektir. Savaş mantığı, tarihin çöplüğünde çürümeye mahkum olacaktır. O zaman özgürlük çığlıklarını, her zamankinden çok daha gür sesle söyleyeceğim. Cudi’nin en doruk noktasında, her iki elimi açacağım gökyüzüne doğru. Saçlarımı hafif esen rüzgara bırakacağım. Ve barış kokulu gökyüzüne sıkıca sarılacağım.
Bunu herkes görecek. Yanımda Berfin de olacak, Agit de. Yanımda Deniz Gezmiş de olacak, Zilan da. Yanımda Yılmaz Güney de olacak, Kewok da.
Yanımda Roboski çocukları da olacak, Pirsus çocukları da…
Yanımda, her gün katledilen masum ve savunmasız çocuklar da olacak.
Yanımda sen de olacaksın, ey özgür ve barışçıl yaşam.
Ey kardeşlik!..