Yazarlar

MEBİT

TOKİLER VE UYUYAN YETKİLİLERİMİZ

TOKİLER VE UYUYAN YETKİLİLERİMİZ

Abone Ol

2015-05-19 15:00:00

Van Depremi’nin üzerinden uzun zaman geçti. Ama depremin psikolojik, fizyolojik ve ekonomik etkileri hala yoğun bir şekilde insanlara yansıyor.

 

Yıkılan okulların bir kısmı yıllar sonra yapıldı, bir kısmı yeniden yapılmadı. Hiçbir öğrenciye hiçbir psikolojik destek verilmedi. Merkezi sınavlara giren öğrencilere pozitif ayrımcılık yapılmadı. Velhasıl eğitim rezaletine rezalet eklendi.

 

Sağlık alanında da hiçbir destek verilmedi. Salgın hastalık yaşayan çadır kent ve konteynır kentlerde bile yeterli bir sağlık hizmeti verilmedi. Edremit Yüksek İhtisas Hastanesi kapatıldı. O koca bina hala o şekilde duruyor. Yıkım kararı verilmiş denildi ama yıllardır hala duruyor. Satıldı mı, atıldı mı belli değil. Eski Devlet Hastanesi yıkıldı. Koca arazi öylece duruyor. Velhasıl sağlık alanında da rezalete rezalet eklendi.

 

Onlarca arsa, onlarca ihale, onlarca inşaat, onlarca yardım, onlarca malzeme deposu, katrilyonlarca para nereden geldi nereye gitti. Kimse bilmiyor. Bir tane yürekli kişi çıkıp bunların hiçbirini açıklamadı.

 

Deprem dönemindeki en küçük yetkiliden en büyük yetkiliye kadar, her görüşten bütün yetkililer korkak çıktı. Hala korkuyorlar. Hiçbiri halkının yanında tavır almadı. Hiçbiri çıkıp da mağdur olan yüzbinlerce insanın hakkını aramadı, sormadı.

 

Hepsi kendi üstlerindekilere avuç ovuşturdu.

Kim çaldı, kim çırptı, kim bitirdi, kaynaklara ne oldu belli değil.

Deprem dönemindeki popüler söylemle, Van Depreminde birileri “depremzede” oldu, birileri de “depremzade”!

Ama en büyük zulüm, TOKİ mağdurlarına yapıldı.

 

Evleri yıkılan binlerce insana kutu şeklinde birer ev yapıldı. Hepsi şehrin dağ başlarına yapıldı.30-35 bin liraya mal lan evler, 65-75 bin liraya satıldı. Bu da yetmezmiş gibi, bir çok kez hava parası alındı. Farklı isimler altında farklı zamanlarda fazladan para alındı.

Aylarca, hatta yıllarca elektrik, su, ulaşım ve ısıtma sorunu giderilmedi. En kalitesiz kömür kullanıldı ve güzelim kentin üstüne resmen zehir akıtıldı.

TOKİ’lerin inşaatında hiçbir yerli işçi çalıştırılmadı.

Kerestesinden kumuna, inşaat mühendisinden kapıcısına kadar her şey ve herkes dışarıdan getirildi.

TOKİ’lerde çalışan herkes keyfi davranıyor. Kapıcısından site yöneticisine kadar herkes kendisini başbakan (artık başkan diyelim!) sanıyor. Sorunlarını dile getirmeye giden herkes çalışanlarla tartışıyor. Çünkü hiçbir çalışan, adamakıllı ilgilenmiyor. Aralarında birkaç vicdanlı çıkıp, sorunları dinliyor ama onlar da dudak ucuyla yetkililere küfrediyor. Bir keresinde “bana mı küfrediyorsunuz?” diye sordum. “Yok hocam, olur mu öyle şey? Şu ş…siz müteahhide küfrediyorum” dedi. Müteahhidi ne gören var, ne duyan. Gidip diyorsunuz ki “evim damlıyor” not alıyorlar ve haftalar geçiyor,ev damlamaya devam ediyor. Ne gelen oluyor, ne de giden.

 

Kapıcıya bir şey soramıyorsunuz? Ne sorsanız, “benim görevim değil” diyor. Hani deseniz ki “şu blok nerde”, “görevim değil” diye cevap verecek!

Şimdi bütün bunların üstüne yeni bir şey eklediler. Ödemelerin başladığı bu günlerde hem de…

Kiracılar TOKİ sahiplerine %1 KDV, %1 TOKİ komisyonu adı altında yeni bir haraç!..

Yani 70 bin liraya satılan bir ev için 1400 lira haraç alınıyor. Ödemeyeceğini söyleyenlerden derhal anahtarları alınıyor.

AFAD’a gidip derdinizi anlatmaya çalışıyorsunuz, size söylenen tek bir şey var: Anahtarları getirin.

Ya bu nasıl bir vicdan, nasıl bir hukuk, nasıl bir ahlak, nasıl bir anlayıştır?

Bu memlekette bu sorunları bilen, duyan, gören yetkili yok mu?

Kafalarındaki beyinleri depremle birlikte uçuşup giden yetkililerimiz neden sağır ve dilsiz?

Nereye kadar el pençe divan duracaksınız?

Haksızlığa uğramış halkınızın yanında olma zamanınız ne zaman gelecek?

Bu kentin tüm sorunlarını görmezden gelen, bine yakın insanımızın ölümünü çabucak unutan, onlarca devlet arazilerini heybesine indiren, Vanlı bir işçiyi bile çalıştırma tenezzülünde bulunmayan bu sistemin çarkına ne zaman tüküreceksiniz?

Kendinizi bir koltuk saplantısından ne zaman kurtaracaksınız?

Depremin bir gün sonrasında, cumhuriyet caddesinin göbeğinde bu kentin insanına gaz sıkıldı, tazyikli su atıldı. Başbakan yardımcısı alenen küfretti. Gittiğimiz yerlerde devlet desteği görmedik. İşkur işçileri aylarca zulüm gördü, haksız yere işten atıldı.

 

Konteynır Kentlerdeki isyanları, soğuktan donarak katledilen çocukları, çadırlardaki yangınlarda katledilen bebekleri ne tez unuttunuz?

Yaralılarımızı bile kimse ziyaret etmedi, yaralılarımızı…

Van’daki TOKİ’leri Kılıçdaroğlu bile seçim malzemesi yaptı. Bizim yerel yetkililerimiz hala uyuyor.

A’dan Z’ye bütün yerel yetkililerimiz…

Son sözlerim de sizler için…

Siz Sokrates diye birini duydunuz mu? O’nun bir özelliğini hatırlatayım size. Düşünmeyen insanlara sürekli soru sorar ve onların düşünmesini sağlarmış. “Uyumayın” dermiş. “Ben uyuyan insanların at sineğiyim. Onları rahat bırakmam” dermiş.

Bu halk uyandı. Artık hiç kimseyi kandıramaz ve uyutamazsınız. Bu halkın sorunlarını adam akıllı dile getirecek, haklarını arayacaksınız. Bu halkın ekonomik, sağlık, eğitim sorunlarıyla mücadele edeceksiniz. Kentimizin sorunlarını, birkaç eski usul savunmanın ardına gizlenerek görmezden gelemeyeceksiniz.

 

Çünkü bu halkın her bir bireyi, sizin at sineğiniz olacak.

Çalışacaksınız…Başka hiçbir yolu yok.

Elalemin valisi, belediye başkanları, vekilleri, müdürleri, il meclis üyeleri bir çalışıyorsa, sizler beş çalışacaksınız.

Artık yan gelip yatma dönemi kapandı. Herkes öncelikle hakkını sizden isteyecek. Sizler de gerçek bir temsilcilikle bu halkın sorunlarını gidereceksiniz. En azından çırpınacaksınız.

Çünkü artık benim halkım da, benim halklarım da bütün dünya halkları gibi huzuru, refahı ve iyi koşullarda yaşamayı hak ediyor.

Haydi bakalım kolları sıvama zamanı!

  • Etiketler :
  • Van Haber