Yazarlar

MEBİT

ÇÜRÜK SİSTEMİN İŞ CİNAYETLERİ

ÇÜRÜK SİSTEMİN İŞ CİNAYETLERİ

Abone Ol

2014-09-07 15:00:00

Norveç’te şöyle bir olay yaşanır: Bir metroya eli silahlı bir adam girer. Metronun açık camından dışarıya ateş eder ve metrodakilerin tümünü bir köşeye toplar. Amacının, sadece eğlenmek olduğunu söyler. Çünkü çok yalnız olduğunu, onunla kimsenin ilgilenmediğini belirtir. Metrodaki herkes çığlık çığlığadır. Bu iri yapılı adamın gözü dönmüştür ve herkesi öldürebilir. Elindeki silahla her an herkesi öldürebilir.




Bu şekilde tam 4 saat geçer. Ülkedeki herkes olayı duymuştur ve metrodakilerin yakınları endişe duymaktadırlar. Eylemciye bütün vaatler verilir ama o eyleminden vazgeçmez.



Çok sonra anlaşılır ki eylemci sarhoştur. 4 Saatin sonunda, birden yere yığılır.

Şimdi biraz düşünün… Böyle bir olayın Türkiye’de yaşandığını varsayın. Eylemci yere yığılır yığılmaz ne olurdu?

Ben söyleyeyim…

Metrodaki kadınlar ve çocuklar ağlaşarak ve çığlık atarak dışarı koşarlar. Medya, olayı ne kadar dramatize etmenin telaşıyla, en acınası durumda olanları çeker ve alt yazıda şunları yazar: Katil yakalandı. Yetkililer, kameraların karşısına geçip, emniyet güçlerinin operasyonu büyük bir başarıyla tamamladığını gururla açıklarlar. Polisler, tüfeklerini çapraz tutup, gaz maskelerini ve kasklarını takıp dışarıda koşturanları tehdit ederler. Metrodan çıkanların yakınları, gözyaşları içinde yakınlarını kucaklarlar ve eylemciye beddualarda bulunurlar.



Metrodaki erkekler mi? Ha evet bir de onlar vardı.

Onlar da yere yığılan eylemcinin üzerine atlayıp, ellerini bağlarlar ve cep telefonlarıyla birbirlerini çekerler. Her olayda, olay bittikten sonra seferber olan polis, eylemciyi teslim alırken, erkekler, zafer kazanmış birer komutan gibi, göğüslerini gere gere metrodan dışarı çıkarlar.



Peki Norveç’te ne oldu dersiniz?

Eylemci yere yığılınca, metrodakiler eylemciye yardım etmek için koşarlar. Kimse telaşlanmaz. Herkes soğukkanlıdır. Herkes adamın yalnızlığına üzülür. Yere yığılan adamı büyük bir özenle kaldırıp, metronun koltuklarına uzatırlar. Aralarından biri psikolog olduğunu söyler ve adama yarım edeceğinin sözünü verir. Bu söz üzerine metrodakiler psikologu alkışlarlar.

Polisler, sağlık görevlileri eşliğinde adamı ambulansa bindirirler ve hastaneye kaldırırlar. Metrodakiler, yalnız kalmış bir adama yardım edileceği için mutlu bir şekilde yakınlarıyla kucaklaşırlar.

Televizyon kanallarında şöyle bir alt yazı geçer: Bugün ülke olarak mutluyuz. Çünkü yalnız bir adama yardım ettik.




Peki iki arasındaki fark nedir?

Norveç’te insana değer veriliyor, bu ülkede verilmiyor.

Bu ülkede insan hayatına değer verilmiyor… Bunu, 30 yılı aşkındır süren kirli savaşta net olarak gördük. Kaç bin insan hayatından oldu, sakat kaldı, yetim kaldı… Kaç yüz insan devlet eliyle öldürüldü…

Siyasi liderler, şehirlerin bir tarafında miting yaparken, aynı şehrin öbür tarafında masum ve savunmasız çocuklar katledildi.

Kimse duymadı…Duymayı bir yana bırakın, bu ülkede her zaman öldürülenler suçlu bulundu. Devlet her zaman haklı çıktı. Bu, Osmanlı’nın ve TC hükümetlerinin tümünde aynıydı.

Deprem olur, insanlar yıkılan binaların altında ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Sel olur, insanlar sele kapılıp ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Gözaltında işkencede insanlar ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Göçük olur, insanlar ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Oyun oynayan çocuğa panzer çarpar, hayatını kaybeder, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Yolu kapalı köylerde hasta ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Sınav sonucu kötü olan öğrenci intihar eder, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Hastanede yanlış teşhisten hastalar ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Hapishane hücrelerinde mahkum ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Asansör boşluğa düşer, insanlar ölür, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Roboski’de köylüler katledilir, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Çocuklara kurşun sıkılır, devlet ve ona peşkeş çekenler aklanır.

Sonra da adına kaza denilir. Hayır hiçbiri kaza değil. Hiçbiri kader de değil.Hayır hepsi iş cinayeti. Hepsi sistem cinayeti.

Hepsi baştan aşağı kokuşmuş sistemin ve sistem temsilcilerinin sorumsuzluğu. İnsan hayatını hiçe sayan kapitalist zihniyetin yansıması.

Oysa yeryüzünün bütün devletleri, bütün sistemleri, o iş cinayetlerinde katledilen ya da kurşun sıkılan bir insanın bir damla kanı etmez.

Aylar önce Van’dan İstanbul’a bir genç çalışmak için gitmişti. Dersane parasını ödemek için. Bir inşaattan düşüp can vermişti. İşte o inşaat, dün 10 işçiye daha mezar olan Mecidiyeköy inşaatıydı.

İşçinin-emekçinin alın terini ve hayatını hiçe sayan; birbirini kayırmaya, yalakalığa, ihale mantığına, patronculuğa ve sermayeye dayalı bu sistemi lanetliyorum.
  • Etiketler :
  • Van Haber