2013-02-27 15:00:00
SORUNLARI UNUTULUYOR, UNUTTURULUYOR
Başbakanlık Afet ve Acil Durum (AFAD) Yönetimi Başkanlığı, Van il müdürlüğü yetkililerinden bilgi almış ve buna göre 1.5 yılda Van’daki değişimleri raporlamış. Raporda, depremde 28 bin 500 konutun ağır hasar gördüğü, ağır hasar gören konutlardan 10 bin 700 konutun yıkımının gerçekleştirildiği belirtiliyor. Ayrıca az ve orta hasarlı binaların bir çoğunda tadilatların tamamlandığı belirtiliyor. Değişiklikler ise AA muhabiri tarafından görüntülenmiş ve basına dağıtılmış.
Raporun ve fotoğrafların basına verilen kısmına baktığımda, içimden hep “başka, başka, başka…” diye söylenmeye başladım ama başkası yoktu. Hepsi bu kadar.
Ben de sizlere, depremden sonra Van’da yapılmayanları yazacağım. Daha doğrusu, yapılması gerektiği halde yapılmayanları…
Depremden sonra dünyanın her tarafından Van’a yardımlar yapıldı. Bu yardımlar nasıl, ne zaman, kime, nereye verildi? Bunlar açılanmadı. Paralar nereye yatırıldı, gelen malzemelere ne oldu? Bu soruların da yanıtı yok. Evet bu yardımların en az bir kısmı kullanıldı, malzemeler dağıtıldı. Ama yetkililerin, nereden ne kadar para ve malzeme geldiğini ve bu paranın ve malzemelerin ne kadarının ne yapıldığını belirten şeffaf bir raporun olması gerekirdi. Bu yapılmadı.
Bu bir. İkincisi; imar planı hala çıkmadı. İmar planı neden çıkmadı, nereye takılıyor? İmar planı çıkmadığı için, evleri yıkılanlar ne yapacağını bilmiyor. Bir çok yarım kalan bina var. bu binaların bir kısmının yapımı devam ediyor, bir kısmının yapımı bitti. Eğer imar planı yoksa, bu binalar hangi plana göre yapıldı?
Bir diğer konu, okullar…
Binası yıkılan ve hala binası yapılmayan bir çok okul var. bu okulun öğrencileri başka okullarda ders görüyorlar. Ancak hem konuk okul hem de ev sahibi okul açısından eğitim tam bir facia. İki okulun idarecileri, öğretmenleri, personelleri ve öğrencileri birbirine karışıyor. İki okulun sistemi birbirini engelliyor. İki okulun öğrencileri bir öğünde sıkıştırılmış, teneffüsleri 5’er dakika olan 7’şer ders veriyor. Bazı okullar hala konteynırlarda ders veriyor. O konteynırlara yetkililerimiz lütfen bir gidip bir ders kalsınlar, bakalım dayanabilecekler mi? Ha birileri çıkıp diyecek ki, “efendim acil durumdur, her şeyi de dört dörtlük istemeyin.” O zaman ben de diyorum ki, 1.5 yılda bu okullar neden tamamlanmadı? Süre mi yetmedi, devletin geliri mi yok, yoksa gelen yardımlar mı yetmedi? Ayrıca çıkıp her şeyin normalleştiğine dair rapor hazırlamayacaksın!
Benim anladığım şey şu: ÖSYM Van’daki öğrencilere pozitif bir ayrıcalık tanımalıydı. Bunu yapmadılar. Öğrencilerimiz artçılarla birlikte ve yoğun bir psikolojik tahribatta sınavlarına girdiler. Okullarımızda eğitim ve öğretim iki yıldır eksilerde. Ama bu okulların, bu öğrencilerin durumlarını kimse konuşmuyor, sorunlar görmezden geliniyor.
Diğer bir konu, kanayan yara TOKİ’ler…
Vanlılar geçen kışı çadırlarda geçirdiler, bu kışı da sorunları diz boyu olan TOKİ’lerde… TOKİ’lerdeki yurttaşlardan, Türkiye’nin hiçbir yerinde alınmayan ek ücretler alındı, alınıyor. Ulaşım zamanında sağlanmadı, ısı ve elektrik zamanında verilmedi, TOKİ’lerdeki okulların bir çoğu bitirilmedi.
Diğer bir konu, yetkililerden hiç kimse hiç kimseye psikolojik destek vermedi. Bu kentteki insanların neredeyse tümünün psikolojiler dağıldı, öğrenciler aylarca derslerine konsantre olamadı, çadırlarda kalan insanların bir çoğunda bel fıtığı, boyun fıtığı gibi bazı hastalıklar meydana geldi, cinayetler işlendi, trafik kazaları arttı, sokak kavgaları arttı… Bunların tümü deprem nedeniyle oldu ve olmaya devam ediyor. Bu insanlara psikolojik destek verilmedi.
Bir diğer konu, elektrik faturaları. Önce elektriğin 6 ay bedelsiz olduğu söylendi, sonra herkese yüklü faturalar geldi. Haftalarca itiraz edildi, ancak hiç kimse doyurucu bir açıklama yapmadı. Bu faturalar ödendi.
Bu arada, bu konuda yapılması gerekeni söyleyeyim: Elektrik, su, doğal gaz (kömür)’ın en az 6 ay bedelsiz olması gerekiyordu. Sosyal devlet anlayışı budur. Ha bu saçma diyenlere hatırlatayım: Samsun’da, çok daha az hasar veren selden sonra bu durum o selzedelere sağlandı. Doğru olan da buydu. Ama Van’a bu yapılmadı.
Diğer konu, bazı kamu binalarının ne yapılacağı muğlak. İki tane hastane yıkıldı. Bu hastanelerden İhtisas Hastanesi bu kent için büyük bir kayıptı. Bu hastane neden kapatıldı, kapatılması neden durdurulmadı?
Diğer bir konu…Çadırlarda bir çok insan can verdi. Bu ailelere herhangi bir sosyal ve ekonomik yardım yapılmadı.
Başka bir şey…İnsanların çadır bulamadığı, soğuktan öldüğü bir dönemde, bazı kamu çalışanları onlarca çadır aldılar. Bunu herkes de biliyordu. Bu çadırlar hala o insanların balkonlarında mı saklı yoksa onları sattılar mı? Dağıtılan çadırları kim takip etti, hangisine ne oldu? Böyle bir rapor gören ya da duyan var mı?
Onlarca şirket kapandı, onlarca esnaf iflas etti. Esnafa KOSGEB’in sağladığı küçük krediler ve İş Bankası aracılığıyla sağlanan, ancak başvuranların en az yarısının faydalanamadığı kredinin dışında hiçbir destek verilmedi.
TOKİ’lerde çalıştırılan işçilerin çoğu il dışından getirildi, çalışma yapan firmaların neredeyse hiçbiri Vanlı değildi.
İşte yapılmayanlar...Varın siz karar verin.
Evet bir çok şey yapıldı, ama yapılması gereken, hatta yapılmak zorunda olan bir çok şey de yapılmadı. Afetzede olan insanların en doğal hakları, talepleri olan bir çok şey yerine getirilmedi. Ve hala da yerine getirilmiyor. Kalkıp her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylemek, bu sorunların çözümünü geciktirir. Özellikle yerel basında çalışan arkadaşların, kentimizin sorunlarını dile getirmeleri gerekir. Sorunları yazmak, kimsenin işini bozmaz, sorunları yazmak, kimseye hakaret değildir, sorunları yazmak, kimseye haksızlık değildir. Kaldı ki kentin sorunlarını dile getirmek, kente hizmettir. Israrla bazılarının çıkıp, “ya 1.5 yılda her şey düzeldi” demelerinin mantığını anlamış değilim.
Bakın birkaç örnek vereyim: Diş Hastanesi’ndeki ve Bölge hastanesi’ndeki bazı sorunları dile getirdik. Oradaki yetkililerle görüştük, sorunlar çözüldü. Şimdi bu iki hastanemizin hizmeti, öncekinden çok daha iyi. Halk otobüslerinin sorununu dile getirdik, belediye 3-4 gündür bu araçları denetlemeye aldı. Yani kimse kimseye kırılmadı, darılmadı. O zaman güzel sonuç verecekse, sorunları dile getirmekten neden çekiniyoruz ve ısrarla neden sorunlarımızın üzerini örtüyoruz?
Bu kent, her şeyden önce deprem gibi bir felakette, en zor günlerde burayı terk etmeyenlerin umutlarıyla tekrar doğruldu. Dünyanın her tarafından, çığlıkları bu kentin insanlarının çığlıklarıyla karışan insanların hayır dualarıyla doğruldu. Umudunu asla kaybetmeyen ve her türlü taşın altına elini sokan insanların özlemleriyle doğruldu. Bine yakın insanımızın, canımızın geride bıraktıkları düşleriyle doğruldu. Ve inanın bana bu kentin bize ihtiyacı var, bizim de bu kente ihtiyacımız var. Ama cesurca, çıkarsız ve en önemlisi dürüstçe…