Yazarlar

MEBİT

SAVAŞIN BİTMESİ İÇİN BİRŞEYLER YAPIN!

SAVAŞIN BİTMESİ İÇİN BİRŞEYLER YAPIN!

Abone Ol

2012-09-28 15:00:00

 

 

 

İki kurt kavga eder. Kavga etmelerinin nedeni, yakaladıkları avı paylaşamamaları. Aslında av epey büyüktür ve ikisine de yeter. Ama büyüklük ve bencillik psikolojisi, ava tek başına sahip olmak istemelerine neden olur.

Kurtlardan biri iri yapılıdır, öteki ise cılızdır. Bir süre kavga ettikten sonra, cılız kurt avını bırakır ve kaçmaya başlar. Bunu gören iri kurt da onu yakalamaya çalışır. İkisi de avını terk eder.

Bu arada başka kurtlar afiyetle avı yerler. Uzun bir süre koşuşturduktan sonra, iri kurt cılız olanı yakalar. Yakalanacağını hisseden cılız kurt, sırtüstü yatar ve teslim olur. İri kurt ise cılız kurdun teslim olduğunu görünce canını bağışlar ve usulca yanından uzaklaşır.

Aslında her iki kurt da hedefine ulaşmıştır. Ama asıl soru şu: Hangisi daha güçlü?

Savaş böyle bir şey işte. Güçlü olma psikolojisi yüzünden insanlar ölür, sakat kalır, hapse girer, yetim kalır… Savaş vahşettir. Açlıktır, sefalettir, kandır, gözyaşıdır. Nerede umut yoksa, orada savaş vardır.

Nerede kardeşlik ve birliktelik yoksa, orada savaş vardır. Nerede yıkılmış evler, yakılmış köyler, dul kalmış kadınlar, yetim kalmış çocuklar varsa, orada savaş vardır. Nerede kötülük, acımasızlık, çözümsüzlük varsa, orada savaş vardır.

Türkiye’de de bu şekilde devam eden bir savaş var. Hatta Türkiye’deki savaş, kirli bir savaştır ve vahşetin doruğu ulaştığı bir savaştır.

İki ülkenin savaşı değil bu. İki düşmanın, iki coğrafyanın, iki imparatorun savaşı değil. Binyıllardır birlikte yaşamış kardeş halkların…

Aslında sorun çok basit. Sorunun çözümü de çok basit. Binyıllardır kardeşçe eşit yaşamış halklar, 1923 yılında birlikte bir cumhuriyet kurdular. Cumhuriyeti kurmak için beraber bedeller ödediler ve bu bedelleri ödeyenlerin evlatları eşit bir şekilde yaşamak istediler. Bu cumhuriyetin sürekliliği için bir anayasa yaptılar.

Ancak cumhuriyetin ilanından hemen sonra, üstünlük psikolojisi yüzünden kardeşlik bozuldu. Üstünlük psikolojisine göre, “Türk” olan kardeşler üstün olmalıydı. “Ama neden” diye karşı çıkanlar asıldı, kesildi, sürgün edildi. Binyıllardır kardeş olan halkların kardeşliği, böylece bozulmuş oldu. Sorun bu kadar basit.

Peki çözüm nedir? O da çok basit: Herkesin eşit olması. Tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi bütün halkların kardeşçe yaşaması…Bunu uygulamak çok mu zor, hayır. 1924 anayasasını uygulayalım, iş tamamdır. Farklı bir şey isteyen yok ki.

Şimdi gelelim günümüze… Son birkaç aydır ölümler çok arttı. Hemen her gün insanlar ölüyor. Ama bu savaşa, bu kana, bu ölümlere “dur” diyen yok.

Neden? Bu kadar ölümlere ne gerek var?

Emin olun ki bir gün çocuklarımız bu saçma sapan ölümlerden dolayı bizi ayıplayacaklardır. Çünkü hiçbir savaş sonsuza kadar sürmemiştir. Çünkü bir gün mutlaka bu savaş bitecektir. Neden şimdi değil?

Aslında burada liderlere çok iş düşüyor. Lider zor zamanlarda belli olur. Ama bizde zor zamanlar oldu mu, liderler sıradan birer yurttaş gibi davranıp, kanı kanla yıkamaya çalışıyorlar. Söylemleriyle halkı yatıştırmaları gereken yerde, insanları tahrik eden bir söylem geliştiriyorlar. Ne oluyor sonra, sonra ülke 10 yıl geriliyor.

Lider soğukkanlı olmak zorundadır. Ne olursa olsun, asla toplumun tansiyonunu arttırıcı bir söylemde bulunmamaları, toplumu sakinleştirici ve yönlendirici bir rol üstlenmelidir.

Ayrıca şunu bilmek gerekir: Hala insanlar öldürülüyorsa, bunun en büyük sebebi, liderlerin beceriksizliğidir. İki kardeş halk birbirini neden hala öldürüyor?

Şunu asla unutmamak lazım: büyük sorunları, büyük irade sahibi liderler ve büyük devletler çözerler. Büyük devletler, büyük liderlerin ruhuyla gelişirler. Ve aslında ülkedeki sorunlarını bulmaya çalışan devlet, büyük devlet olmuştur. Kendisiyle yüzleşemeyen, hala olayların ciddiyetini kavrayamamış bir devlet olmak, bu ülkeye yakışmaz..

İnsanlar devlet kurarlar, devlet yıkarlar, devrimler yaparlar, isyan ederler. Ama bunları çözmek devletin işi.

Şimdi şunu bilmekte yarar var: Güçlü olmak saldırgan olmak değildir. Güçlü olmak, büyük olmak da değildir, cılız olmak da. Güçlü olmak, insan haklarına sahip çıkmaktır. Güçlü olmak demokrat olabilmektir. Güçlü olmak, bütün yurttaşlarını kucaklayabilmektir. Güçlü olmak nezaket, sabır ve şefkat duygularına sahip olabilmektir. Güçlü olmak, barışı savunabilmektir.

Şimdi tarih sayfalarına bir soralım bakalım. Sokrates mi güçlüydü, yoksa onu katledenler? Hahhac-ı Mansur mu güçlüydü, yoksa onu katledenler mi?  Ş.Said mi, Gaffar Okkan mı, Musa Anter mi, Ahmet Kaya mı, Deniz Gezmiş mi, Yılmaz Güney mi, H.Dink mi güçlü, yoksa onları katleden sistem çürüğü mü?

Ne diyorlar bu ülkedeki aydınlar, biliyor musunuz? Çok komil, çok sıradan, çok vurdumduymaz, çok etik dışı, çok çocuksu, çok sorumsuz ve çok çürük bir şey söylüyorlar: Şöyle öldürmek ahlaksızlıktır, kalleşliktir

gibi saçma sapan sözler. Ya savaşın ahlakı mı olur? Savaş başlı başına vahşettir, bayanlar beyler. Siz savaşı hala çocuk oyunu mu sanıyorsunuz? Bu yüzden mi hala barış için ciddi adımlar atmıyorsunuz?

  • Etiketler :
  • Van Haber