2012-08-13 15:00:00
Van il merkezinde, son zamanlarda trafik kazaları çoğaldı. Neredeyse il merkezinin her tarafında kazalar meydana geliyor. Çünkü trafik denetleyicileri uyuyor!
Deprem sonrasında, insanlarımızda psikolojik bir tahribat oluştu. Bu tahribatı gidermek için, hiç kimse hiçbir şey yapmadı demek yeridir. Denilebilir ki Van insanı kaderine terk edildi.
Van insanı kaderine terk edildi, bunu artık biliyoruz. Ama artık bilmemiz gereken başka bir şey daha var: Van, kent olarak da kaderine terk edildi. Müthiş bir başıboşluk var. Kimin nerede ne yaptığı, nerede ne yapması gerektiği belli değil. Konteynırlarda hizmet veren resmi kuruluşların bazıları, son derece amatörce çalışıyor. Gidenleri yönlendirmek için ne işaretleme var ne de görevli biri. Kimlerin yetkili oldukları belli değil ya da yetkililer yerlerinde durmuyorlar.
Raporlar başlı başına bir rezalet. Yıkılan binalara az hasar raporları verilmiş, önünden gitmeye korktuğumuz binalar onarımlı, yıkılacak onlarca evde insanlar kalıyor.
Vergiler, su ve elektrik faturaları neredeyse dalga geçilecek duruma geldi. Ertelenen vergilerin nasıl, ne zamana kadar ertelendiğine dair net bir açıklama yok. Sigorta primleri ertelenmişti ama sigortadan insanlar tedavi olamıyor. Elektrik faturaları artarak çoğalmaya devam ediyor.
Okulların durumları muğlak. Yıkılması gereken Milli Piyango Lisesi hala yerinde. Tercih dönemi bitti, bu okulun nerede ne zaman açılacağına dair hiç kimse hiçbir şey bilmiyor. Mehmet Akif Ersoy Lisesi’ne yıkım verilmişti, şimdi okul onarılıyor. Yıkılan okulların binaları belli değil, tayin isteyen isteyene. Okullarda öğretmenler boyuna kenti terk ediyor.
Bir de konutlar var tabi. Kaç konut yapıldı, kimler alabilirler, kiracılar hak sahibiler mi gibi onlarca soru hala yanıtlanmadı.
Yollarda çukurdan geçilmiyor, sular kesiliyor, elektrikler sık sık kesiliyor.
Velhasıl ilimiz, bırakın iyi yönetilmeyi, yönetilemiyor. Yerel yetkililer zaman zaman iftar sofralarında, çadırlardaki düğünlerde her şeyin güllük gülistanlık olduğunun mesajını veriyor.
Buradan herkes bilsin. Hayır bayanlar baylar, Van normale dönmedi, Van’da hala kanayan onlarca yara var.
Bütün bunlar duruyorken, bir de trafik sorunu ortaya çıktı. Ortaya çıkar tabi, denetleyen yok, soran yok, soruşturan yok. Allah aşkına ilimizde bir tane bile trafik polisi yok mu?
Bir tane bile trafik zabıtası yok mu? Nerede bunlar, ne yapıyorlar, işleri nedir, nereyi denetliyorlar?
Kentin büyük bölümünde trafik ışıkları yanmıyor. Kavşaklarda onlarca araç birbirine giriyor. Trafik ışıkları neden yanmıyor? Acaba TEDAŞ elektrik faturasını kabarık göndermesin diye mi?!!!
Dönüşü yasak kavşaklarda araçların bir kısmı sürekli dönüş yapıyor ve bu durum ciddi tehlikeleri beraberinde getiriyor. Yayalar ile araçlar birbirine karışıyor. Kısa süreli tıkanmalar yaşanınca, inanılmaz gürültüler kopuyor. Onlarca korna sesi kentin güzelim havasını mahvediyor. Bu kavşaklarda neden zabıta veya trafik polisleri yok?
Araçlar bazen ters yönlerden ilerliyor. Caddelerin ortasında park yapan onlarca araç var. Hiçbiri denetlenmiyor.
Çift şeritli yollarda hiçbir trafik işareti yok. Sıhke Caddesi, İki Nisan Caddesi, İskele Caddesi ve onun paralelindeki cadde gibi çok hareketli caddelerde hiçbir işaret yok. Araçlar ara sokaklardan çıkıp birden caddelerdeki trafiğe karışıyor ve bu durum ölüme davetiye çıkarıyor. Cumhuriyet caddesi’ndeki trafik tam bir facia. Bütün gün dolaşsanız, bu caddede bir görevli bulamazsınız.
Hal böyle olunca, kazalar artmaya başladı.
Bu denetimsizlikte, bu gevşeklikte artar tabi. İlgili yetkililer, nasıl bu kadar rahat durabiliyorlar? Sayın Vali, Sayın Belediye Başkanı, müdürler, şefler, oda başkanları, Allah aşkına sizler neden varsınız? Sizler bu kentin nesi için görevlendirildiniz? Elinizde kımıldamanız için bile, küçük de olsa bir yetki, bir güç yok mu?
Ben bir yurttaş olarak, Van’da yaşayan biri olarak, haklarımı istiyorum. Bana, bu kenti tekrar kurma, bu kenti güzelleştirme sözü vermek zorundasınız ve bunun için çalışmak zorundasınız. Bu çalışmalar için elinizdeki imkanları seferber etmen zorundasınız. Yok eğer bu gücü, inancı, aktifliği kendinizde bulamayacaksanız, bırakın başkaları yapsın.
Çünkü günümüz dünya standartlarında çevik, atik, azimli, inançlı, iradesi çelik gibi olan liderler başarılı olabilir.
Günümüz şartlarında yöneticilik iflas etmiştir, artık liderlik konuşuyor. Yöneticiler, koltuk için yetkilendirilirler. Ama liderler emek ve gayret için yetkilendirilirler. Van’ın yöneticilere ihtiyacı yok, liderlere ihtiyacı var. Ve açıkça söylemekte fayda var: Kendi personelini motive edemeyen, onları denetleyemeyen, onları başıboş bırakan ve onlara söz geçiremeyen biri, asla lider olmaz.
Daha önceki yazılarımdan birinde söylemiştim: Van’ın Simurg ruhlu insanlara ihtiyacı var. Daha yapacak onlarca işimiz var. Simurg ruhumu destekleyen liderler arıyorum. Soruyorum şimdi, başta valiye ve belediye başkanına olmak üzere, bütün yetkililere: Benim Simurg ruhumu aydınlatacak ne yaptınız, ne yapıyorsunuz, ne yapacaksınız?
Sessizsiniz sayın yetkililer, sessizlik zamanı değil. Bakın yeniden havalar soğuyor, kış geliyor. Acele etmek zorundasınız.
Koyun yüreğinizi ortaya, çıkın meydana. Gün susmak, sessiz kalmak günü değildir. Gün konuşmak, tepki göstermek, atılmak, halkın arasına karışmak, halkın sıkıntılarını bütün dünyaya haykırmak günüdür.
Gün lider olmak günüdür. Gün, Tamara’nın çığlığını, Artos’un asiliğini, Van Gölü’nün ihtişamını, Xaçort’un sokaklarını, İskele’nin şafağını selamlama günüdür.
Selam olsun, yedi cihanın en kocaman yüreği güzel Van. Selam olsun, öpücüğünü Edremit yakamozlarından gökkuşağına fısıldatan güzel Van.
Seni yaşamak, sevdayı “aşkla örmeye benzer!”