2011-04-09 19:08:00 | Son Güncelleme : 2025-08-05 18:40:58
HOŞÇAKAL USTA…
Takvim yaprakları 2011 yılının 9 nisan’ı gösteriyordu. Gökyüzü parçalı bulutlu.
Lacivert mavisi gölün üzerinde bir uçak belirdi. İçinde meleklerin kanatlarında bir usta. Ankara’nın puslu havasını sevmemiş olacak ki dönüyordu topraklarına.
Ölüm gecenin kör bir vaktinde yakalamıştı yorgun bedenini,
Acımasız davranmıştı demir yığınının apoletli pilotu.
Usta’nın son bir kez süphanın doruklarında Gölün mavi sularına bakmasına izin vermemişti. Oysa bilmezmiydi ki usta nasılda sevdalıydı bu topraklara.
Nemli gözler kilitlenmiş iken demir yığınına o kral Sardur’un kalesine doğru son bir kavis çizdikten sonra güvercin nezaketinde dalış yaptı meydana.
Meydanın arka kapısında bir tabut alındı omuzlara, tabutun içinde yıllara meydan okumuş aziz usta’nın cansız bedeni.
Etekleri çamurdan kaybolan bir ambulansa bindirdiler, yüzlerce araç sıralandı agır aksak ilerleyen ambulansın ardına.
Sonrada hacı Yusuf camiinin musalla taşına koydular. Usta yorgun bedeni ile dinlenir iken musalla taşında camii avlusu insan seliyle doldu. Sevenleri, gazeteci ögrencileri, politikacılar. Yöneticiler ve diğerleri.
Hayatı boyunca tek tabanca dolaşan usta, haksızlıkların, dümenlerin, sahte gülüşlerin üzerine keskin kalemiyle giderken onu hep üzenlerde vardı o cami avlusunda.
bir nefes kadar doğrulma şansı olsaydı ustanın; neler diyeceğini
Biliyordum. kan durmuş bedeninde, takatsız elleriyle halden anlamaz kahpe yalana nasıl bir şamar vuracağını biliyordum.
O değilmiydi hastane odalarında kolunda serum şırıngaları ile kalemi elinde düşürmeyen, o değimliydi öğrencilerine “ menfaatlerinize helak gelse dahi bu memleketin doğrularını yazmaktan korkmayın” diyen. Ve o değimliydi makamın, mevkiinin, rütbenin önünde diz çökmeyen.
Olmadı üstat olmadı. erken gittin.
Tam tadındayken, yarım bıraktın her şeyi.
Sen üstad’tın, sen bilgeydin, birazda dobraydın.
Erken veda ettin be usta.
Hani “bu baharda sizinleyim” diyordun.
Hani “ben sizi yalnız bırakmam” diyordun.
Şimdi sen olmadan kim güldürecek bizleri. kim fıkralarla belden aşagı vuracak. kim çatacak kaşlarını, panzerlerin önüne koşan çocukların saçlarını kim okşayacak, kim onlara “okuyun adam olun” diyecek.
Şimdi yerde bıraktığın kalemi kim alabilecek,senin kadar kim cesur olabilecek.kim senin kadar yükü taşıyıp sırtını kambura çevirecek?
Az sonra seni alıp toprak kalenin soğuk topraklarına teslim etmeyecekler mi?,sonrada daha toprağın taşları oturmadan mekanlarına dönüp entrikalarına kaldıkları yerden devem etmeyecekler mi?
Yani birilerinin koluna girip şaklabanlık yapmayacaklar mı?
Ama sen rahat uyu üstad.
Sen tüm azizliğinle azizler sofrasına gider iken senin yaralı yüreğini incitenler utansın.
Ama unutma ki sevenlerinin duası hep seninle aziz usta.
Haberin olsun ki dün ehmed i xani parkında yağmura rağmen “barışa huzura” doğru semalara açılan binlerce insanın duası da seninle olacak…
Hocam biliyorsun ki bizde geleceğiz ardında. çivi çakmayacağız bu sahte aleme.
Ama sana söz veriyoruz ki en azında kendi adıma hakkında şehadet istenirse benden.
“fani âlemin en naif, en dobra dobra, en sevecen ustamdı diyecem”
Sen; tarih kültür, kardeşlik kokan bu topraklarda rahat uyu.
Mekânın adın kadar AZİZ olsun.
Bu habere ilk yorum yapan sen ol.