2013-05-21 15:00:00
Van depreminde “sosyal devlet” ortalıkta yoktu. O dönemde depremzedeye destek olduğunu dile getiren sosyal kurum ve kuruluşlar ise bir bir “yardımın” faturasını ödetmeye başladı. Bunun en son örneği ise SGK’nın hastane muayene ücretleri…
Aslına bakarsanız Van deprem döneminde baya sahipsiz kaldı. Evet Türkiye’nin, hatta dünyanın her tarafından depremzedelere destek geldi. Bölge insanı aylarca depremzedelerin destekçisi oldu. Elinden hiçbir şey gelmeyenler, dualarını esirgemedi. Ama yetkililerimiz, özellikle yerel yetkililerimiz Van’ı gerektiği kadar sahiplenmedi.
Peki Van’da neler yapılmalıydı, neler yapıldı, neler yapılmadı?
Gelin hep beraber hatırlayalım…
- Sağlık hizmetleri, o bölgedeki herkese ücretsiz verilmeliydi. Devlet hastanelerinin yanı sıra, askeri hastanelerde ve özel hastanelerde bulunan hastalara da ücretsiz bakılmalıydı.
- Bölgedeki ordu birlikleri, kendilerinden istenilen yardımları, koşulsuz yapmalıydı.
- Yapılardaki hasarı tespit etmek için, gerekirse bütün illerden teknik heyetler görevlendirilmeliydi. Bunun için ilgili bakanlıklar, hükümet tarafından bölgede görevlendirilmeliydi.
- Bölgedeki yurttaşlar, devletin ilgili birimleri tarafından bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmeliydi.
- Kamu personellerine düzenli bir şekilde yolluk, harcırah, avans ödenmeliydi.
- Bölgedeki her bir ailenin ve her bir bireyin psikolojik ve sosyolojik tedavisi için sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar görevlendirilmeliydi.
- Tüm maddi kayıplar devlet tarafından ödenmeliydi.
- Binaların yıktırılması ya da boşaltılması gereken hallerde bu durum mal sahibine bildirilmeliydi. (Mal sahibinin bu karara üç gün içinde itiraz etme hakkı bulunmalıydı.)
- Bütün binalar ve yapılar için ayrı ayrı hasar tespit raporu düzenlenmeliydi. Hazırlanan hasar tespit raporlarına 30 günlük itiraz hakkı bulunmalıydı. Hasar görmüş binaların tamiri yapılıncaya kadar içine girilmesine izin verilmemeliydi.
- Evleri yıkılmış veya zarar görmüş yurttaşlara yeni ev tahsis edilmeliydi.
- Esnaflar için bütün bankalarda faizsiz kredi imkanı sağlanmalıydı.
- Bütün şirketlerin, esnafların ve ya kişilerin devlet birimlerine ve bankalara olan borçları silinmeli veya borç süresi uzatılmalıydı.
- 1 yıl içinde tamir ettirilmeyen binalar yıkılmalıydı.
- Fen kurullarınca tehlikeli görülen yerler yapı ve ikamet için yasaklanmalıydı. İmar planının değiştirilmesi gereken yerlerde, planlar 5 ay içinde yaptırılmalıydı. İzin verilen geçici baraka inşaatının 1 yıl içinde yıkılması zorunlu olmalıydı.
- Afetzedelerin taşınmasını gerektirecek durumlarda, bütün giderler bakanlık tarafından karşılanmalıydı.
- Eğitimi aksayan öğrencilere ek sınav imkanı sağlanmalı ve merkezi sınavlarda (YGS-LYS,SBS, ALES gibi) öğrencilere ek puan verilmeliydi.
Evet, Van depreminde "sosyal devlet" ortalıkta yoktu. Eğitim, sağlık, barınma, beslenme konularında depremzedeler gereken desteği al(a)madı.
1.5 yıl geçmesine rağmen, hala nerede-nereden, kime-kimden, nasıl, ne kadar para geldi-gitti, açıklanmadı. Bankalar kredileri erteleyeceğini söyledi, krediler ertelenmedi. Esnafa kredi sağlanacağı söylendi, esnafın % 70 i bu krediden yararlanamadı. Elektriğin, suyun ve doğalgazın ücretsiz verileceği söylendi, sonrasında yüklü faturalar gönderildi. SGK primlerinin ertelendiği söylendi, primlerini yatırmayanlar muayene olamadı. Şimdi ise o döneme ait muayene ücretleri ortaya çıkmaya başladı. SGK, hastane muayene ücretlerini ve eczane katılım paylarının alınmayacağı duyurmuştu. Ancak şimdi bu ücretleri tek tek reçetelere yansıtıyor.
İşin acı ve garip tarafı ise şu: Hiç kimse ses çıkartmıyor, hiç kimse eleştirmiyor, hiç kimse gündeme taşımıyor. İnsanlar o ücretleri usul usul çıkarıp eczanelere ödüyor.
Benim aklıma ise iki şey geliyor: Birincisi N.Hikmet in o meşhur dizeleri: "İnsanlar, aah benim insanlarım / Yalanla besliyorlar sizi!" İkincisi de yerel yetkililerimiz. Bu yetkililer neredeler, ne yapıyorlar, görevleri nedir? Eğer gerçekten yerel yetkililerimiz, özellikle de milletvekillerimiz Van ve Van insanının yanındaysalar, Van’ı ve Van insanını seviyorlarsa, insanlara olan duygularında gerçekten samimiyseler, bu konunun üstüne giderler ve kararı iptal ettirirler. Hiç olmazsa bu kararın iptali için çaba gösterirler.
Aksi halde tarih bizleri affetmeyecektir. Sayın vekillerimiz “yok efendim, benim görevim sadece mecliste el kaldırmak ve el indirmektir” derlerse ve bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da duyarsız kalırlarsa, o zaman diyecek bir şey yok. O zaman vicdanlar ile tarih baş başa kalacaklardır.