2025-11-12 12:31:26 | Son Güncelleme : 2025-12-07 19:39:22
İHD, söz konusu başvuruların Olağanüstü Hal sonrası yaygınlaşan bir devlet politikası haline geldiğini, bu uygulamaların Türk Ceza Kanunu’nda tanımlı tehdit, işkence, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve görevi kötüye kullanma gibi suçları oluşturduğunu vurguladı.
Serhat News'in haberine göre;
“Bu Uygulamalar Sistematik Hale Gelmiştir”
Tibelik yaptığı açıklamada, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından baskı politikalarında belirgin bir artış yaşandığı, yapılan suç duyurularında etkili inceleme yapılmadığı ve faillerin cezalandırılmadığı ifade edildi. Raporda şu değerlendirmeler yer aldı:
“Bu tür uygulamalar, önceki raporlarda da ifade edildiği üzere, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal uygulaması ile devletin baskı politikası haline gelmiş ve Türk Ceza Kanunu’nda tanımlı tehdit, hakaret, işkence, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, görevi kötüye kullanma gibi birden fazla suçu da teşkil etmektedir. Türkiye’deki genel cezasızlık politikasının bu tür başvurularda da temel bir yaklaşım olduğu görülmektedir.”
Tibelik, bu uygulamaların Anayasa, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal ettiği vurgulandı.
“Kişiler Tehdit Ediliyor, Kaçırılıyor ve İşkenceye Maruz Kalıyor”
Başvuruların yalnızca görünür olan kısmını oluşturduğunu, birçok kişinin maruz kaldığı baskıyı ailesiyle dahi paylaşmadığını belirten Tibelik, başvurularda yer alan yöntemler şöyle aktarıldı:
“Kendilerini polis olarak tanıtan kişiler, başvurucularla ‘sohbet etmek, çay içmek, arkadaş olmak’ tekliflerinde bulunuyor. Kabul etmeyen kişiler aileleri, işleri, özel yaşamları ve sağlık durumları üzerinden tehdit ediliyor.
Gözaltında ise avukatsız ve resmi işlemler dışında mülakat odalarında kayıt dışı ifade alındığı, tutuklama tehdidiyle kişilerin yönlendirildiği belirtiliyor.
Bazı vakalarda kişilerin kaçırıldığı, gözlerinin bağlanarak günlerce darp edildiği ve tenha alanlarda serbest bırakıldığı ifade edildi.”
Başvurular Sonuçsuz Kaldı
Tibelik yaptığı açıklamanın devamında, yapılan başvuruların yetkili kurumlara iletildiğini ancak sonuç alınamadığını belirterek, “Şubemiz tarafından yapılan 9 başvurunun hepsi için Kolluk Gözetim Komisyonu’na başvuru yapılmış; ancak başvurulardan hiçbiri kabul edilmemiş ve şüpheli kolluk görevlileri hakkında hiçbir soruşturma başlatılmamıştır” şeklinde konuştu.
İHD Dokümantasyon Birimi verilerine göre 2022–2024 yılları arasında Türkiye genelinde toplam 87 ajanlaştırma ve kaçırılma başvurusu yapıldığı bilgisi raporda yer aldı.
“Bu Uygulamalar Sistematik Bir Devlet Politikasıdır”
Açıklamada, söz konusu uygulamaların münferit değil sistematik olduğu kaydedilerek, “Bu tür vakaların münferit olaylar değil sistematik bir yöntem olarak kullanıldığı açıkça görülmektedir. İnsan haklarının temel değerleriyle çelişen bu uygulamalara derhal son verilmelidir” çağrısında bulunuldu.
İHD’nin Çağrıları
Tibelik, raporda yer alan kimi önerileri şu şekilde sıraladı:
Cumhuriyet Başsavcılıkları, İçişleri Bakanlığı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve TİHEK’in etkili soruşturma yürütmesi,
Kolluğun hesap verebilirliğinin sağlanması,
TBMM’nin kolluk ve istihbarat faaliyetlerini incelemek üzere alt komisyonlar kurması,
Baskı ve tehdit yoluyla delil elde etme uygulamalarının tamamen sonlandırılması,
İHD, hak ihlallerinin takibinin kararlılıkla sürdürüleceğini belirtti.
Bu habere ilk yorum yapan sen ol.