2011-08-05 08:42:00 | Son Güncelleme : 2025-08-01 07:08:47
Çetin Altan - Kapı
Isparta’da sahur davulcuları arasına, ramazanlar tarihinde ilk kez, bir de kadın davulcu katılmış; 9 çocuğu da olan bir kadın...
Gerçi 6 yıldan beri her ramazanda, niyetlileri sahura kaldırmak için davul çala çala dolaşıyormuş ama, kameralara yeni yakalanmış.
* * *
Gerekçe olarak, “geçim sıkıntısı”nı gösteren 9 çocuklu bir kadının, ramazanlarda sahur davulculuğuna soyunması; “kadın-erkek” eşitliği açısından bir aşama sayılır mı, bilemiyorum.
* * *
Bildiğim, YAŞ toplantılarındaki -”teamül” dışı olarak- rütbe asansörleriyle kimlerin yükseldiğinden çok daha fazla akılda kalacağı, kadın bir sahur davulcusunun.
* * *
Ünlü halk deyimi malum:
-Kurunun yanında yaş da yanar.
* * *
Fotoğraf görüntüleri değiştirilmiş ve toplantı sürelerinin saatleri de bir hayli budanmış olan YAŞ’la ilgili yorumlardan çıkan dumanlara göre, galiba bu kez:
-Yaşın yanında kuru da yanmış.
* * *
Bir de şu Mısır’ın durumuna baksanıza; ünlü despotik ve acımasız cellat lider Hüsnü Mübarek, içine konduğu kafeste sırt üstü yatmakta, hasta hasta...
Sade Mısır değil, mısırın koçanı bile gitmiş elinden...
* * *
Ya Suriye’deki Beşar Esat, ya Libya’daki Kaddafi...
Sanki lüks mağazaların vitrinlerini çerçeveleyen ve bir sönüp bir yanan ampul zincirleri gibi; ABD Başkanı Barack Obama’nın da birkaç kez sözünü ettiği bir “Ortadoğu Projesi”nin, Arap ülkelerini de içine alan geniş çerçevesindeki ampulleri yanıp sönmekte...
* * *
Kuruların yanında yaşlar, yaşların yanında kurular daha uzunca bir süre yanacağa benzer...
* * *
1950’de, bendeniz Ankara Hukuk Fakültesi’nin son sınıfında, bitiriş sınavlarına giriyordum.
Hem “Ticaret hukuku”, hem de “Kamu hukuku doktrinleri” hocası; adını dünya ansiklopedilerine de yazdırmış olan, Yahudi kökenli Alman Prof. Ernst Eduard Hirsch’ti.
* * *
Bendenize, baş başa geçen sözlü sınavda şu soruyu sormuştu:
-”Fatalizm” ile “determinizm” arasındaki fark nedir?
* * *
“Fatalizm”, yani “kadercilik”...
Arap dünyalarında kanlı bir çalkantının başlaması bir “kader” mi; yoksa, modern teknoloji sayesinde hızla değişen bir çağa karşı, tıkanıp kalmışlığın bir sonucu mu?
* * *
Bir itfaiyecinin bir yangın dumanında boğulması, “kader” mi; yoksa gerekli donanım yoksunluğunun bir sonucu mu?
* * *
“Determinizm”, “neden-sonuç” ilişkisinin gözlükleriyle bakmaktır, hem Doğa olaylarına, hem toplum olaylarına...
* * *
Bir kadının sahur davulculuğuna başlaması “kader”i mi, yoksa 9 çocuklu olmanın da arttırdığı, bir geçim sıkıntısı sonucu mu?
* * *
Yerel politikadaki çeşitli kutuplaşmaların nedenleri kurcalanırken, sık sık da “kapalı kapılar ardında konuşulanlar”dan da söz edilmede...
* * *
Vaktiyle liselerdeki edebiyat derslerinde, “kompozisyon” sınavları vardı.
Öğretmen, tahtaya bir tek kelime yazardı; örneğin “kedi”, örneğin “kitap”, örneğin “anne”...
* * *
Öğrenciler o konuda bir yazı yazmak zorundaydılar.
* * *
Politik yorumlarda bolca kullanılan “kapı” sözcüğü de, doğurgan bir sözcük...
Adama bak adama, kapı gibi adam...
Çalma kapımı, çalarlar kapını...
Obama, Yakındoğu’daki değişikliğin çoktan başladı kapısını yapmaya...
Nişanlısından ayrıldıktan sonra, bütün kapılar kapandı yüzüne.
Zavallı genç, bir iş bulmak için çalmadığı kapı kalmadı.
Kapalı kapılar arkasında neler konuşulduğunu, kimsenin bildiği yok.
O serserinin evini başına yıktılar, ne kapısı kaldı ne bacası.
Kapı kapı dolaşma dönemi bitti postacıların...
Ona bir şey olmaz, kapı gibi arkası var.
Emeklilere kapı aralandı.
* * *
yazının devamını okumak için tıklayın
Bu habere ilk yorum yapan sen ol.