2011-07-26 11:08:00 | Son Güncelleme : 2025-06-15 08:20:10
YENİ ANAYASA
Demirtaş, "Demokratik özerklik bir barış projesidir"
Bağımsız seçildikten sonra BDP Grubunu kurup Van'da kampa giren milletvekillerinin 4 günlük toplantısı sona erdi. 4 günlük yaz kampının değerlendirmesini de BDP Gurup Başkanı Selahattin Demirtaş yaptı.
Demirtaş, toplantılarının ana gündem maddesini yeni anayasa çalışmalarının oluşturduğunu söyledi.
Demirtaş, demokratik özerkliği Türkiye´deki birliğin ve bütünlüğün teminatı olarak gördüklerini belirterek, "Demokratik özerklik bir barış projesidir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu ilan, DTK tarafından ilan edilen proje, bir savaş ilanı değildir, bir dayatma değildir, bir barış projesidir. Barış ilanıdır. Değerlendirmek isteyenlere sunulmuş son derece güçlü bir barış zeminidir" dedi.
Van´da bir araya gelen BDP milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin 4 günlük kampı sona erdi. Kamp sonrasında BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş gazetecilere açıklama yaptı.
Demirtaş toplantıda en önemli gündem maddelerinden birini yeni anayasa çalışmalarının olduğunu söyledi.
4 gün boyunca Van´da seçim öncesinde, seçim sonrasında Türkiye´deki en önemli siyasal gelişmeleri ve bloğun seçim beyannamesi çerçevesinde Türkiye´nin temel sonlarına çözüm üretecek aktif politikaları nasıl hayata geçireceklerini tartıştıklarını söyleyen Demirtaş, toplantının herkes için verimli geçtiğini aktardı.
"YENİ ANAYASAYI HAYATİ BİR KONU OLARAK DEÐERLENDİRİYORUZ"
Böylesi bir yakıcı süreçte, yoğun bir gündem içerisinde önümüzdeki dönemi de daha verimli planlayıp, her saati, her günü çözüm üretme gayreti, çabasıyla geçirmek için yaz tatili boyunca çalışmalarını sürdüreceklerini belirten BDP Grup Başkanı Demirtaş, "4 günlük toplantı süresince öncelikle yeni anayasa tartışmaları çerçevesinde blok olarak zaten bugüne kadar sürdürdüğümüz, yürüttüğümüz belli bir çalışma düzeyi vardı.
Bundan sonra yeni anayasa ile ilgili nasıl çalışmalar yapacağımızı, ne tür katkılar sunacağımızı, çalışmaları nasıl sürdüreceğimizi tartıştık. Son derece önemli hayati bir konu olarak değerlendiriyoruz.
En nihayetinde bu ülkede tüm sorunlar çözülecekse, demokratik, özgürlükçü, sivil bir anayasa ile çözülebilir. Bizler de bu anayasa tartışmalarında aktif öncü bir rol almak istiyoruz.
Bugüne kadar Türkiye´de yapılabilmiş en güçlü anayasa yapma zeminini inşa zeminine bizler geçmişte hep birlikte yürütmüştük, sürdürmüştük. Anayasa meclisleri, platformları bütün bu tartışmalar son derece güçlü veriler ortaya çıkarmıştı.
Bu sonuçları da dikkate alarak şu saatten itibaren anayasa hazırlık çalışmalarını somut bir şekilde halkımızla paylaşarak her yerde tartışmaları sokaklarda, meydanlarda, panellerde, konferanslarda sürdürerek, aynı zamanda bir taslağa dönüşecek şekilde çalışmayı da yürüterek biz anayasa çalışmalarına güçlü bir katılım göstereceğiz.
Bunu Türkiye´deki demokrasi bileşenleri ile bu anayasada olması gereken, aslında yeni anayasanın yapılmasına vesile olan ve tartışılmasına vesile olan herkesi katarak en özgürlükçü anayasa tartışmalarını ve taslağını çıkarmaya çalışacağız.
Fakat bu konuda blok milletvekilleri olarak hükümetin göstermiş olduğu yaklaşımın da son derece yetersiz, aslında yeni bir anayasa tartışmadan öte eskinin bir tekrarında ısrar olduğunu belirtmek istiyorum.
Çünkü Türkiye´de yeni bir anayasa tartışması bugün varsa eski anayasayı, darbe anayasasını tümden çöpe atalım, bu ülkeye bu anayasa uygun değil diyorsak bunun en önemli nedeni gerekçesi anayasanın tekçi zihniyetidir. Şimdi hükümet sözcüleri özellikle sayın Başbakan, yaptığı bütün açıklamalarda tekçilikten vazgeçmeyeceklerinin altını çiziyor.
Dolayısıyla bir yandan tekçi zihniyetinin süreceğine dair ısrar, öte tarafta hükümetin yeni anayasayı yapıyoruz açıklaması bir biriyle çelişen açıklamalardır. Eğer tekçi zihniyet devam edecekse yapılacak anayasa yeni anayasa olmaz. Dolayısıyla bu çalışmaya hükümet, yeni anayasa çalışması başlattık dememelidir.
Dolayısıyla ön koşulsuz, ön yargısız kesinlikle tekçi zihniyetin aşılacağının da taahhüdü verilerek Türkiye´deki bütün toplumsal kesimleri kendi dili ile kimliği, kültürü ile, inancıyla Türkiye´de yaşamasını garantisi olacak bir anayasayı birlikte yapmayacaksak kimse kusura bakmasın ama Kenan Evren anayasasının 2011- 2012 versiyonuna biz anayasa demeyeceğiz.
Yeni anayasanın nasıl olması gerektiğini ve o inşa sürecinin katılım sürecinden nasıl olması gerektiğinin pratiğimizle ortaya koyacağız.
Yeni bir anayasayı hep birlikte yapma konusunda da bir diyaloğa, birlikte çalışmaya açık olacağız. Ama hükümetin bu tekçi anayasa anlayışının kesinlikle ama kesinlikle terk edilmesi, teklemeden vazgeçmesi gerektiğini düşünüyoruz. AKP hükümetine, AKP anayasa hazırlık komisyonuna da bunu özellikle hatırlatmak istiyoruz." dedi.
"BLOK ÇATI PARTİSİ OLACAK"
Toplantıda önemli çalışmalardan birinin de Demokratik Cumhuriyet´in hayata geçmesi, Cumhuriyet´in demokratikleşmesi perspektifi ile yola çıkan blok hareketinin olduğunu söyleyen Demirtaş; "Bunun bir kongreye ve giderek bir siyasi partiye dönüşmesi çalışmaları zaten başlamıştı.
Biliyorsunuz bu konuda bir komisyon kurulmuştu. Daha önce çatı partisi olarak ifade edilen şu anda kendini blok olarak ifade eden çalışma bir kongre şeklinde örgütleme çalışmalarına aktif olarak başlamıştır.
Bizim Türkiye´nin genel demokrasi perspektifi ile ele aldığımız bu çalışmaya biz BDP olarak da hem büyük bir destek sunacağımızı ve Türkiye´nin demokrasi, özgürlük umudunun da bu çalışmadan geçtiğini ifade ediyoruz. Açık ve güçlü bir şekilde irademizi arkamıza koyuyoruz.
Umut ediyoruz ki bu çalışma başarılacaktır. Somut bir şekilde hayata geçecektir ve Türkiye hak etmiş olduğu güçlü bir muhalefet örgütüne, güçlü bir halk örgütüne, tabana dayalı bir halk hareketine kavuşacaktır.
Önümüzdeki aylarda bu çalışmalar somut bir çerçeveye kavuşunca zannediyorum bu çalışmayı yürüten arkadaşlarımız sizleri detaylı bir şekilde bilgilendireceklerdir. Ama biz çalışmayı hayati bir çalışma olarak tanımlıyoruz." diye konuştu.
"DEMOKRATİK ÖZERKLİK BİR BARIŞ PROJESİDİR"
Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü; "Şimdi bu Demokratik Cumhuriyet çerçevesinde bunun bir parçası, bir ayağı olarak gördüğümüz demokratik özerklik konusunda da 4 günlük çalışmamız boyunca değerlendirdiğimiz önemli başlıklardan biriydi.
Herşeyden önce DTK´nın ilanıyla bir kez daha gündeme gelen aslında 6 yıllık çalışmanın, bir projenin, tartışmanın ürünü olan bir siyasi projeyi biz grup olarak da bir kez daha tartıştık. Bir kez daha bütün boyutlarıyla bundan sonraki aşamalarını ele aldık.
En nihayetinde DTK´nın ilan etmiş olduğu Demokratik Özerkliği meşru bir hak olarak gördüğümüzü ve bu hakkın hayata geçebilmesi anayasal, yasal güvenceye kavuşabilmesi için de bütün platformlarda TBMM´de önümüzdeki dönemlerde mücadelemizi, çabamızı, gayretimizi sürdüreceğimiz ifade ediyoruz.
Bir kez daha gündeme gelen bu projeyi Türkiye´deki birliğin ve bütünlüğün teminatı olarak görüyoruz.
Teklik dayatmasına karşı, hepiniz teksiniz, tek olmak zorundasınız dayatmasına karşı Demokratik meşru bir refleks olarak, hak olarak görüyoruz. Bu nedenle hiç kimse demokratik özerkliği bir dayatma olarak algılamamalıdır.
Tam tersine tekçi dayatmalara karşı son derece haklı bir çıkış olarak algılamalıdır. Ve yine hiç kimse demokratik özerkliği Türkiye´de bölünmenin bir parçası, ayağı, girişimi olarak görmemelidir.
Aslında hükümetin ve hükümetlerin uygulamaları nedeni ile fiilen bölünmüş olan Türkiye´yi gerçek anlamda gönüllü birleştirecek, bütünleştirecek bir proje olarak görmelidir.
Bu nedenle kimse Türkiye´nin şuandakinden hele hele şu linç saldırı ortamıyla şu kadar ayrımcı dil kullanan hükümetin politikacılarının olduğu bir dönemde kimse Türkiye´yi şuandakinden daha fazla bölemez.
Bizim yaptığımız çalışma bütün Türkiye için Demokratik Özerk yönetimler inşa etmek, oluşturmak, bu temelde halka bütün bu projeleri anlatabilmek ve Türkiye´nin aslında demokratik kurtuluşunun hem de demokratik gönüllü birliğinin tek çıkar yolunun bu olduğunu ifade etmektir.
Bloğumuz bu konuda önümüzdeki dönemlerde yoğun bir çaba sarf edecektir. Özellikle bu konuda spekülatif yaklaşarak projeyi boşa çıkarmaya dönük, sanki bu bir bölünme projesiymiş, bu bir çatışma etnik ayrışma projesiymiş gibi sunmaya çalışanlara karşı aslında bu projenin gönüllü birlik projesi olduğunu ve gerçek bir demokrasi projesi olduğunu, bütün Türkiye´ye anlatmak her birimizin boynunun borcu olacak, çalışmalarımızın da ana başlıklarından birini oluşturacaktır.
BAŞBAKAN VE BAKANLARIN AÇIKLAMALARI CİDDİYETSİZLİKTİR
Dolayısıyla değerli arkadaşlar demokratik özerkliği anlamadan, ne olduğu konusunda tek bir fikir sahibi olmadan açıklama yapan hükümet üyeleri ve başbakan siyasetçileri şaşkınlık ibretli izlediğimizi belirtmek istiyoruz.
Bu kadar önemli bir sorunun ortasında yüzyıllık bir geçmişi olan ve tüm kesimlerin Türkiye´nin en büyük sorunu olarak kabul ettiği bir konuda siyasi bir gelişme yaşanıyor, bu gelişmenin içeriğinde ne olduğu anlaşılmadan basın üzerinden duydukları bir iki spekülatif manşetle başbakanın, bakanların yorum yapıyor olması ciddiyetsizliktir. Tabiri caiz ise bu konuda özellikle bazı siyasilerin kendi cahillikleridir. Ben kendilerine tavsiyede bulunuyorum.
Özerklik nedir, bilmeden proje ne içeriyor anlamadan bunun önünü kesmeye dönük, bunun etnik ayrıştırmaya dönük toplumu tahrik eden açıklamaların sorumluluğu kendilerindedir.
Türkiye´nin en büyük sorunu ile ilgili tartışıyoruz, bunun ciddiyetine layık tavır bekliyoruz. Bu proje sadece Kürtleri ilgilendiren bir proje değildir. 74 milyon yurttaşın demokrasi ile buluşmasını sağlayacak bir projedir. Bunu bu şekilde anlamak, anlamlandırmak gerekir.
Ama aynı zamanda Kürt halkının kendi siyasal statüsünün de projesidir. Statüsü elinden alınmış, yaşadığı coğrafya olan Kürdistan coğrafyası elinden alınmış bir halkın da garantisidir, teminatıdır, beyanıdır, ilanıdır.
Tartışılacaksa bu ciddiyetle tartışılmalı, ele alınmalıdır. Bununla birlikte değerlendirirsek yapılan bazı açıklamalarda bu vatanın sadece bir etnik kimliğe aitmiş gibi ve bir etnik kimlik bu vatanı kanıyla kazanmış gibi ırkçı açıklamaları da burada esefle karşıladığımızı belirtmek isteriz. Bu açıklamaları yapanlara şunu hatırlatıyoruz:
BU VATAN KİMSEYE BABASINDAN MİRAS KALMADI
Bahsettiğiniz o dökülen kanlar bu ülkede yok sayılan ve sizin ısrarla görmek istemediğiniz etnik kimliklerin de kanıdır. Kütlerin de Türklerin de bu coğrafyada yaşanyan halkların da canını, kanını ortaya koyarak yarattığı ortak vatanıdır.
Kimse vatanı, bu toprakları kendi babasından miras kalmış gibi gösteremez. Kimse Kürt halkını ne teröristlikle, ne de bölücülükle suçlayamaz.
Herkes bu konuda meselelere ciddiyetle yaklaşmalı, yapacağı açıklamaların ucunun nereye varacağını hesaplamalıdır. Hükümet sözcüleri ve başbakan başta olmak üzere kullandıkları dilin sokaktaki karşılığını görebilmelidirler.
Türkiye´nin birçok merkezinde sırf Kürt oldukları için Kürt kimlikleri ile bir yerde yaşayıp çalıştıkları için hedef haline geliyorsa kimse bunun sorumluluğunu bizde aramasın. Başbakan kendi açıklamalarında hedef gösterdiği için bu linç kültürü yaşanıyor. Biliyorsunuz bu konuda başbakan zaten sabıkalı.
Daha önce pompalı tüfeği ile vatandaşlara saldıran birini savunabilmiştir. Hükümeti bir kez daha uyarıyoruz; ateşle oynuyorsunuz ve yanlış yapıyorsunuz. Herkes bu konudaki siyasi sorumluluğunu bir kez daha hesaplamalı ve bu konuya ciddiyetle yaklaşmalı.
15 BİN POLİS Mİ ÖLÜMLERİ DURDURACAK
En önemli konulardan biri de çatışmalar ve savaş meselesidir. Bütün bahsettiğimiz anayasa ve çözümler birer barış projesidir. Demokratik özerklik bir barış projesidir.
Daha önce de ifade ettiğimiz bu ilan DTK tarafından ilan edilen proje bir savaş ilanı değildir, bir dayatma değildir, bir barış projesidir. Barış ilanıdır. Değerlendirmek isteyenlere sunulmuş son derece güçlü bir barış zeminidir.
Çatışmaların, savaşın durmasının en büyük hamlesini yapıyor Kürtler. Bunun bu şekilde düşünülmesi lazım. Birlikte yaşamak için Kürtler ha bire elini taşın altına koyuyor. Yaptığı her konuşma barışa hizmet etsin diye çaba yürütüyor.
Buna karşı başbakan savaşı nasıl yürütebilirim diye proje yürütüyor. Asker yetmez yanında polis, polis yetmez 15 bin artsın. Burada DTK´nın ilan ettiği özerklik mi çatışmayı büyütür, yoksa başbakanın ilan ettiği polislerin sayısı artmalı mı büyütür?
Hangisi ölümleri önler, kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Ortaya ölümler çıkınca bundan BDP´yi sorumlu tutmak tam bir iki yüzlülüktür. Biz askeri operasyonlar dursun, buna kaşı PKK eylemsizlik yapsın dediğimiz günlerde başbakan operasyonlar durmaz diyordu.
PKK eylemsizlik kararı ilan ettiğinde askeri operasyonları sürdüren başbakan ölümlerle ilgili hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi, ölen gençlerin sorumluluğunu kendisi sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi bizi suçluyor. Bu kendi sorumluluğunu perdeleme işidir. Yaşamını yitiren herkesin sorumluluğu başbakanındır.
Dünyanın her yerinde böyledir. Çıkıp bunun hesabını vatandaşlara, Türkiye´ye vermek zorundadır. Hükümet kesinlikle artık şu çağrıyı yapmalı:
Biz Türkiye Hükümeti olarak Kürt sorununun çözümünde şiddeti devre dışı bıraktık demelidir. Tek yol siyasettir, barışçıl yöntemlerdir demelidir. Bunu dediği günden sonraki gün yanında göreceği ilk destekçi biz olacağız. Ama ben askeri operasyonları yapacağım, polisle bu işi çözeceğim diyorsa biz savaş çığırtkanlığının yanında olmayacağız.
Bu nedenle hükümete meclisin kapalı olduğu bu dönemde sesleniyoruz. Madem şiddet çözüm değil, gelin siyaseten ölümleri durduralım, hep birlikte kurtarabileceğimiz tek bir can varsa onu kurtarmak için siyasi sorumluluk üstlenelim. Biz blok milletvekilleri olarak 4 günlük çalışmamızda böylesi bir duruşumuzun olduğunu belirtmek isteriz.
ONLAR ÇATLAR, BİZ DE ÇATLAK OLMAZ
Biz bir ikna çabasında değiliz. Şunu hep belirttik. Sonuçta bir blog olduk. Arkadaşlarımızla tartışıyoruz. Farklı düşünceler olabilir. Bu çalışmalara engel değildir. Farklı düşüncelere saygı duyarız. Arkadaşlarımız yapacağı çalışmalarla bunu ifade edebilirler. Şunu belirttim.
Düşüncesini ifade etmekte korkan ya da genel başkana dokunmayı ibadet gibi sayan vekiller olmaktansa özgür düşünen ve düşündüklerini açıklayan vekiller olmayı tercih ederiz.
Burada bir çatlama ve bölünme bekleyenler, kendileri çatlarlar da biz de çatlama olmaz. Hevesleri kursaklarında kalır."
Bu habere ilk yorum yapan sen ol.