Yazarlar

MEBİT

Yeniden İnsan Olmanın Yolları… Var-mı?

Van'da uzun yıllar siyaset ve spor alanında çalışmalar yürüten tecrübeli isim Öner Yiğit, teknolojiyi, şehir hayatını ve insan ilişkilerini yazdı.

Abone Ol

2025-10-01 02:26:50

Her çağ, insanı farklı şekillerde sınar. Teknoloji hızlandıkça, şehirler büyüdükçe, ilişkiler yüzeyselleştikçe “insan kalmak” bir başarıya dönüşüyor. Oysa bazen asıl mesele, en baştan yeniden insan olabilmekte gizlidir. Zamanı kovaladıkça kendimizi yitiriyoruz. Yeniden insan olmanın ilk adımı, durmayı bilmektir. Bir ağacın gövdesine yaslanmak, yağmuru dinlemek ya da sessizce nefesimizi hissetmek bize unuttuğumuz bir gerçeği hatırlatır: biz doğanın parçasıyız. Kalabalıkların ortasında çoğu kez birbirimizi fark etmiyoruz. Oysa bir insana gerçekten bakmak, gözlerinde kendini görmek gibidir. Yeniden insan olabilmek için başkasının acısını, sevincini, varlığını duyabilmek gerekir. İçimizde susturulmuş çocuklar, ertelenmiş hayaller, bastırılmış korkular var. Onlara kulak vermeden bütünlüğümüzü bulamayız. Kendi iç sesimizi dinlemek, modern dünyanın gürültüsünde kaybolan benliğimizi yeniden keşfetmektir.

 


Eskiden insanlar bir araya gelmek için özel nedenler arardı. Şimdi ise bir araya gelmemek için özel nedenler yaratıyoruz. Bir ekmeği bölüşmek, bir sözü paylaşmak, bilgiyi esirgememek… Bunlar insana dair en eski alışkanlıklarımızdır. Paylaşmayı bıraktığımızda, insanlığımızdan da uzaklaşırız. Komşu ziyaretleri, dost ve akraba toplantıları, mahalle sohbetleri giderek tarihe karışıyor. Oysa bu ritüeller, sadece sosyalleşme araçları değil, aynı zamanda insan olma pratiklerimizdi. Yemek yemek bile artık bir ritüel olmaktan çıktı. Fast food kültürü sadece midemize değil, ruhumuza da zarar veriyor. Bir yemeği birlikte hazırlamak, sofrayı birlikte kurmak, yemeği birlikte yemek... Bunlar sadece karın doyurma eylemleri değil, aynı zamanda insani bağlarımızı güçlendiren kutsal anlardı. Peki bu gidişatı nasıl tersine çevirebiliriz?

 


Öncelikle kendimize sormalıyız: Gerçekten ne istiyoruz? Daha çok yetki ve güç mü, daha çok para mı, daha büyük bir ev mi, daha lüks bir araba mı, yoksa daha anlamlı ilişkiler ve daha derin bağlar mı? Hakiki insan olma yolundaki ilk adım, bu sorgulamayı yapabilmektir. İkinci adım, toplumsal bağlarımızı yeniden inşa etmek. Yanı başımızdakini can-u gönülden dinlemekle, komşumuzla selamlaşmakla, mahallemizdeki esnafa hal hatır sormakla başlayabiliriz. Unutmayalım ki insan, yalnızca diğer insanlar arasında insan olabilir. Üçüncü adım, doğayla yeniden bağ kurmak. Beton yığınları arasında unuttuğumuz bir gerçek var: biz doğanın bir parçasıyız. Ağaçlara dokunun, kuş seslerini dinleyin, toprağa basın. Bir ağacın gölgesinde oturmak, kuş seslerini dinlemek bize kendimizi hatırlatacaktır. Dördüncü adım, iyi ile kötüyü sadece ayırt edebilmek değil, onu yüreğinde hissetmektir. Yunus'un "yaratılanı hoş gör" öğüdünü hatırlayalım. 

 


 Modern dünyanın puslu camlarında artık görebildiğimiz tek şey var; kocaman bir hiçlik... Körlük, sağırlık ve dilsizlik işini bilenin erdemi oldu. O zaman önce kaybolanı bulmalıyız; reklam panolarında, market raflarında ve fiyat etiketlerinde “en iyisini” ararken yitirdiklerimizi... Belki de en önemlisi vicdanımızı!.. Vicdan hakiki insanın yüreğidir. Yürekli olmalıyız. Gördüğümüz sahteliği ve işittiğimiz sefaletin çığlığını dile getirmeliyiz; sakınmadan ve korkmadan… Unutmayalım, insanlığın en kadim sınavı iyi insan olmak içindi. Ve iyi insan ahlakı olandır. Mutlu çocuk, önce iyi insan olur. 'Ahlaklı ol' demekle olmuyor. Önce ona 'insan' olduğunu hissettireceksin. Oysa biz çocuklarımızı test sonuçlarıyla değerlendirirken, köy enstitülerinin tohumları toprakla buluşturan çocukları, hayatın kendisinden öğreniyordu. Bir anne-baba olarak kendimize sormalıyız: "Çocuğumuzun eline tablet mi veriyoruz, yoksa hayatı mı öğretiyoruz?" Bir çocuğun kalbi, en değerli topraktır. Ne ekersen onu biçersin. İşte tam da bu yüzden, insanlığın hayat okulu bir annenin kucağıdır. 

 


Bu nedenle beşinci ve en önemli adım, unuttuğumuz dilimizi hatırlamaktır. Kadın, insanlığın ilk şefkat dilidir. Doğurganlığıyla değil, var edici ruhuyla hakiki insanlığın mayasını yoğurur. Toprağın tohumla, suyun kaynakla kurduğu o kadim bağ gibi, analık da insanı insana bağlayan görünmez köprüdür. Modern dünyanın "üretim-tüketim" çarkında unuttuğumuz basit bir gerçek var: "İlk insanlık dersi, bir annenin beşiğinde söylenen ninnidedir." Bugün beton binalarda yalnızlaşan hayatlarımız, o ninnilerin sustuğu yerde büyüyor. Oysa kadın -ister anne olsun ister olmasın- hayatın ruhunu taşır; tıpkı bir nehrin kaynağı gibi, insanlığa can verir. Eko köyler, komünler, dayanışma ağları... Bu gruplar bize şunu gösteriyor: Başka bir dünya mümkün. Hakiki insan olmak, bu mümkün dünyanın kapısını aralamaktır. Her sabah uyandığımızda kendimize sormamız gereken tek bir soru var: "Bugün daha insani bir hayat için ne yapabilirim?" Cevabı bulduğumuz anda, kaybettiğimiz hakikati de yeniden bulmaya başlayacağız. Hakiki insan olmak, modern dünyanın dayattığı bu otomatik yaşam biçimine "hayır" diyebilmektir. Daha yavaş, daha derin, daha anlamlı bir hayatı seçmektir. "İnsan olmada ısrar", tam da bu seçimi her gün yeniden yapabilmektir.

 


Tarih, kültürler ve eğitim bize aynı gerçeği fısıldıyor: "Hakiki insan olmak, bir varoluş biçimidir." Bu yolda yürürken, Sokrates'in sorgulayan aklı, Mevlâna'nın aşkı, Yunus’un sevgisi, Ubuntu'nun dayanışma ruhu bize yol gösteriyor. Ve belki de en önemlisi: Çocuklarımıza bırakacağımız en değerli miras, "insan olmanın anlamını" öğretmek olacaktır. İnsan olmak, yaralanabilir olmaktır. Maskeler takarak güçlü görünmeye çalıştıkça ruhumuz ağırlaşır. Yeniden insan olmak için kırılganlığımızı saklamadan, olduğu gibi var olmayı göze almalıyız. Yeniden insan olmak için mucizelere ihtiyacımız yok. Küçük anların içindeki samimiyeti, doğanın kalbinde saklı olan dengeyi ve birbirimize dokunmanın şifasını hatırlamak yeter. Aslında, yol uzun değil. İçimizde saklı olan insana dönmek, en yakın yolculuktur.

 


Çünkü insan, unuttuğu her değerle birlikte kendinden de uzaklaşır. Ve ancak hatırlayarak yeniden insan olabilir. “İnsan olmada Israr etmeliyiz……”

  • Etiketler :
  • İNSAN HAKLARI