2011-06-20 11:36:00 | Son Güncelleme : 2025-08-01 07:54:56
www.gazetevan.com'un bu haberinde Stockholm sendromu ile ilgili ayrıntılı bilgiye ve Stockholm sendromu ile ilgili detaylı sayfalara ulaşabilirsiniz. İşte Stockholm sendromu hakkında önemli ve güncel bilgiler haberi.. Kılıçdaroğlu'nun söylemiyle çeken popüler Stockholm sendromu bu web sitesinde..
CHP lideri Kılıçdaroğlu seçim sonuçlarının değerlendirildiği partisinin MYK toplantısında halkın AKP'yi tercih etmesini değerlendirdi.
Tarih, 15 Haziran 2011 Çarşamba. CHP'nin, seçim sonuçlarını değerlendirdiği MYK (Merkez Yürütme Kurulu) toplantısında çok ilginç bir kavram tartışılıyor: Stockholm Sendromu.
Adını, 38 yıl önce Stockholm'deki başarısız bir soygun girişiminden alan, sonrasında da ilişkiler temelinde, sosyoloji ve psikiyatri literatürüne giren bir kavram bu.
Kabaca karşılığı; mağdurun kendisine baskı uygulayana, otoriteye, hayatta kalma içgüdüsüyle duyduğu hayranlık.
Altı saat süren o MYK toplantısında Stockholm Sendromu; 12 Haziran seçimlerinde her iki oydan birini alan AKP'nin seçim zaferi değerlendirilirken gündeme gelmiş. Dile getiren ise Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu.
Hemen söylemeli ki, Kılıçdaroğlu, tartışma yaratacağını düşündüğüm bu kavramsal bakışı, iktidar partisinin seçmen tabanının tamamı için kullanmamış. Stockholm Sendromu ile izah edilen seçmen profili, hayatından memnun olmadığı;
gelecekten de ümidini kestiği halde iktidar partisine oy vermeyi sürdürenlerden oluşuyor.
Bu çerçevenin MYK toplantısındaki seyri ise şöyle: Son bir yıl içinde yapılan; farklı yaş ve sosyoekonomik grupları kapsayan çok sayıda anket, kampanya boyunca gidilen yerlerde, yüzyüze alınan tepkiler önümüzde duruyor. Ve bu tabloda, -sağlık ve ulaşım hizmetleri bir yana bırakılırsa- öğrenciden esnafa; çiftçiden işçiye; ekonomik ve sosyal açıdan bugünkü yaşam kalitesinden memnun olmayan ciddi bir kesim mevcut. İlaveten, gelecek kaygısı dillendiriliyor.
Ne var ki, 'ekonomik sorunlarım var, gelecek ümidim yok' diyenler, AKP'ye gidiyor. Peki neden? www.gazetevan.com Toplantıda bu önemli cevabının 'güç algısı' olduğu konuşuluyor. İşte Kılıçdaroğlu, tam da bu noktada 'Stockholm Sendromu'ndan söz ediyor.
SENDROM NASIL AŞILIR?
Tezin tartışmada devamı da var. Kavrama aşina olan parti yöneticilerinden biri şunu söylüyor: Mağdur, ihtiyaçları için kendisine baskı yapana bağımlı olduğunu hissedip hayranlık duyuyor. Ama sonrasındaki kopuş, çok keskin.
Bu yorumun, anamuhalefet partisinin rotasındaki analizi ise şu: Son bir yıl www.gazetevan.com içinde durumundan memnun olmayan seçmenle bir ilişki kuruldu. Ama kalıcı bir güven mekanizmasını kurmak için, bir yıllık süre çok az. Kitlelere güven verme çabası sürerse, Stockholm Sendromu'nu aşmak imkansız değil.
Rehineler soyguncu için birlikte avukat tuttu
1973 yılında Stockholm'de Kreditbanken adlı bankaya giren soyguncular, polis tarafından kuşatılınca dört banka çalışanını rehin alarak, altı gün boyunca direnir. Altı günün sonunda, polis operasyon yaptığında ise beklenmedik bir durumla karşılaşılır. Rehineler, kurtarılmaya aktif biçimde direnir ama kurtarılırlar. Sonrasında rehineler, mahkemede soyguncu aleyhine ifade vermekten kaçınır. Dahası, aralarında para toplayıp soyguncuların savunmasına yardımcı olur. Kurbanın kendisini, baskıcının yerine koyup olayları onun gözünden görmesini anlatan Stockholm Sendromu, bugün tarikat üyeleri, savaş esirleri, aile içi şiddet mağdurları gibi farklı durumlarda bir anahtar kavram olarak kullanılıyor.
'Aynı sendroma yakalandı' İddiası
Kılıçdaroğlu'nun CHP'ye Genel Başkan olduğu dönemde bazı Kürt sitelerinde 'Dersim soykırımında katledilen bir dedenin torunu olması, kendi soyuna kast etmiş bir partiye veya bir zihniyete genel başkan olacak kadar aşık olması Stockholm Sendromu'na yakalandığı anlamına gelir' yorumları yapılmıştı
FİLME DE KONU OLMUŞTU
1973 yılında Stockholm'de yaşanan soygun Al Pacino'nun başrolünü oynadığı 1975 yapımı Dog Day Afternoon (Köpeklerin Günü) filmine de konu edildi. www.gazetevan.com Film, banka soygununun Brooklyn versiyonunu anlattı.
Çiğdem Toker AKŞAM GAZETESİ
* rehin alınan, eziyet edilen, baskı altında tutulan kişinin bir süre sonra bunu yapan kişiye karşı duyduğu sempati, aşk hatta bağlılık durumu.sebebi şöyle açıklanabilir:baskı altında kalan kişi bir süre sonra üstündeki baskıya sebep olan kişiye öyle bir alışır ki onsuz kendini eksik hisseder, ona bağımlı hale gelir. onun yaptıklarını kendi kafasında meşrulaştırmaya ve onu dünyaya açılan tek kapısı olarak görmeye başlar.
kendine zorbalık edene aşık olma sendromudur ve fakat john fowles beyin koleksiyoncu'sunda böyle değildir durum. kız, kendini kaçıran kişiyi zorba olarak görmekten asla vazgeçmez, zamanla ona gönlü düşmez, kaçıran kişinin böyle bir beklentisi olsa da işler böyle yürümez.
* nedenini açıklayayım efendim. misal siyasi hedefleri olan bir eleman diyelim ki kalantor bir sermayedarın kızını kaçırdı ve hapisteki arkadaşlarının serbest bırakılması kaşılığında kızı serbest bırakacağını söyledi. rehin sürecinde kız ve erkek aynı yerde bulunuyorlardı diyelim ki ve bu süreç boyunca erkek kıza hiç yüz vermedi, asla askıntı olmadı, yalnız ve yalnız siyasi hedefiyle ilgili kendi kendine düşündü, hatta zaman zaman ettiği birkaç laf dışında bunları kızla paylaşmadı bile. hah. işte bu kız bu adama aşık olabilir. kadınların nasıl aşık olduklarına ilişkin ipuçları bulan varsa bulsun burda.
ancak, erkek kaçırdığı kızı aşık olduğu için kaçırdıysa ve rehin süreci boyunca onun ilgisini çekmek ve onu kendine aşık etmek için uğraştıysa (romanımızda olduğu gibi) avcunu yalar efendim. buradan da ipucu çıkar belki, bilemem.
stockholm'de bir cumartesi akşamı pub anchor tarzı ortamlarda zaman geçirdikten sonra , istanbul / kartal ilçesine zorunlu olarak geri dönen insanın yaşadığı olumsuz ruh haline verilen isimdir...
* Türk filmlerinin bir numaralı senaryosudur. adam kızı kaçırır kız adama aşık olur sonra kızı bırakır ama kız gitmez giderse de geri gelir. hatta iş öyle bir noktaya gelir ki kaçırılan kız "o beni kaçırmadı ben kendim kaçtım" şeklinde konuşur. yeşilçamda aynı hikaye ısıtıp ısıtıp farklı senaryolarda karşımıza getirilir.
* güzide ilimiz stockholm'un en meşhur ihraç ürünü. stockholm'a gidip de bundan tatmamak olmaz. fakat ne ironiktir ki, en güzeli, göteborglu kara halil aile sendrom ve psikoz salonu'nda yapılmaktadır. ( langsjö'de, karakolun hemen karşısında.) süzme koyun yoğurduyla şahane gider. afiyet olsun.
*avrupa yakasınının bir bölümünde izzet'in makbule'yi kendine aşık etmek için kullandığı yöntem.izzet makbule'yi kaçırmıştır ve derici dükkanına kitleyip kapatmıştır.izzetten nefret eden makbule bir anda izzet'e aşık olmuştur.işe yaradığı görülse de biz önermiyoruz,uygulamayınız efenim.
* gülşen bubikoğlu ve cüneyt arkın'ın birlikte rol aldıkları filmlerde rastlanan klasik senaryo. kız oğlandan illa ki biraz hoşlanıyordur ki sonrasında bu sendrom ortaya çıkmıştır. adam pis, çirkin, sapık, kaba, kalpsiz biriyse isterse yıllarca bir odada yaşasınlar nasıl aşık olabilir ki kız? aslında kızlar bazen fazla ilgiyi, maçoluğu, saldırganlığı çekici bulabilirler. sadistlikten hoşlanabilirler. dayaktan bile haz alabilirler. stockholma gitmeye gerek yok. bu bağlılılk durumu kaçırılmadan da yaşanıyor burnumuzun dibinde. bundan hoşlanan kız normal değildir, hastadır. ki zaten hastalığın adıdır stockholm sendromu.
Bu habere ilk yorum yapan sen ol.