2013-05-02 09:01:00 | Son Güncelleme : 2025-07-31 13:45:52
Evet Müslümanız hepimiz. “Müslümanız” dediğimizde, bu kısa cümlenin sonuna okkalı bir “Elhamdülillah” yerleştirecek kadar Müslümanız!
O halde, bizler gibi “Müslümanız Elhamdülillah” diye haykırdıkları için yakılan, öldürülen, evleri, iş yerleri talan edilen Müslüman kardeşlerimizin acılarını yüreklerimizde hissediyoruzdur sonuna kadar.
Bırakın Müslümanları, zulme uğrayanlar Budistler, Hıristiyanlar ya da Yahudiler olsa bile iliklerimize kadar adalet sözcüsü olması gereken Müslümanlarız biz!
Çünkü elimizde 4 büyük esasından birisi Adalet olan ilâhi bir kitabı tutuyoruz:
“Ey îmân edenler! Allah için (hakkı) ayakta tutanlar, (ve) adâletle şâhidlik eden kimseler olun! Bir kavme olan kîn(iniz), sizi aslâ adâletsiz olmaya sevk etmesin! Âdil olun! Bu, takvâya daha yakındır. Ve Allah’dan sakının! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.” (Mâide sûresi 8. âyet)
Demek ki, gerçek adaletin öğreticisi olan o ilâhi kitabı, sadece elimizde tutmamız istenmiyor bizden.
Atom altı parçacıklardan galaksilere, tüm kâinatı HAKK üzere yaratan Sonsuz Rabbimiz bizden tüm yer yüzünde Gerçek Adaleti de tesis etmemizi istemektedir demek ki!
“Gökleri ve yeri hakk ile (yerli yerinde) yarattı; ve size şekil verdi, sûretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş ise ancak O'nadır.” (Tegabün sûresi 3. âyet)
Yapılması gereken, kâinatta câri olan ilâhi adaletin, biz insanların da yaşadığı dünyaya yansıtılmasıdır.
“Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.” (Nisa Suresi Ayet 58)
Şu anda açıktır ki, Uzakdoğu’nun Myanmar ya da Burma adıyla anılan bir ülkesinde Müslümanlara karşı adaletsiz uygulamalar yapılmaktadır.
Budist çetelerin Arakan’da başlattığı zulüm fırtınası dalga dalga bütün Myanmar’a yayılmış ve oradaki Müslüman kardeşlerimiz çok acıdır ki, açık bir soykırıma tabi tutulmuşlardır.
Kur’ân’ın ezelî hükümlerini târihi bir döneme hapseden yanıltıcı okumaları bırakalım da, aşağıdaki âyetleri şu anda bizlerin Arakan sorunu karşısındaki tutumlarımıza hitaben nâzil olmuş gibi bir kere daha okuyalım:
“Hem size ne oldu ki, Allah yolunda ve (Myanmar’da, Arakan’da) çâresiz bırakılan erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? Onlar ki: 'Rabbimiz! Bizi (de) halkı zâlim olan bu şehirden (Myanmar’dan, Arakan’dan) çıkar, bize tarafından bir sâhib gönder ve bize tarafından bir yardımcı gönder!' diyorlardı.” (Nisa suresi 75. âyet)
Demek ki, mazlum insanların, bilhassa da Müslüman oldukları için zulme uğrayan insanların “sahibi”, “yardımcısı” olmak gibi bir görevimiz de vardır bizim.
Zaten bu hakikat toplum bünyemizde çok canlı bir şekilde yaşanmaktadır. Sokak ortasında zulme uğrayan bir hanımı ya da çocuğu gördüğümüzde, zâlime yasal ölçülerde haddini bildirmesini, o mazlumları da zâlimin elinden kurtarmasını çok iyi bilen bir toplumuz biz.
Bugünse, bizzat elimizle müdahalede bulunamayacağımız kadar uzak bir coğrafyada yaşanmaktadır bu zulümler.
O halde yine Kur’an’ın adalet ilkelerinden ilham alarak bu zulmü önlemenin yollarını aramalı, gece gündüz demeden bu zulmü durdurmanın hal çarelerini hayata sokmaya çalışmalıyız.
Bir de zulme uğrayan dünya insanlarına “sahib” ve “yardımcı” olabilmenin olmazsa olmazı olan büyük bir Adalet Birliğini tesis etmek gibi bir vazifemiz vardır.
Bu vazifelerimizi görmezden gelip, şahsi ibadetlerimizi yapmakla yetinip yan gelip yatmakla Müslümanlığımızı ya da takvamızı koruduğumuzu asla düşünmeyelim.
Ayetler açıktır ki, Rabbimiz dünya üzerindeki bu zulümleri durduracak büyük bir birliği inşa etmemizi istemektedir bizden.
Bu birliğin Gerçek Adalet Ordusu da olacaktır ve tüm İslam ülkelerinden katılımlarla oluşacak bu âdil ordu, kinle hareket etmeden, hiç kimseye zulmetmeden, zulm ateşini en âdil prensiplerle bizzat gidip yerinde söndürecektir.
Adına halife, sahip, hâdim, yardımcı her ne derseniz deyin, bu büyük birliği idare edecek âdil bir yönetici de illa ki olacaktır.
Çünkü hiçbir dönemde “lidersiz” siyasi ve askeri bir muvaffakiyet görülmemiştir.
Hatta Peygamberimiz (SAV) “İki kişi yola çıktığınızda, içinizden birini imam seçin” buyurmuştur bizlere.
Bu gerçek Myanmar, Suriye, Somali, Patani, Filistin gibi küresel adalet sorunlarının çözümünde dikkatten kaçırılmaması gereken ve ivedilikle hayata geçirilmesi gereken bir büyük soruna işaret eder.
Çözüme kavuşturulması gereken bu acil sorunu asla gözardı etmeden, Myanmar Müslümanlarının acılarını durdurmak adına şu anda yapılması gerekenler nelerdir derseniz, bir kısmını daha önceki yazılarımda belirttiğim şu önerileri sıralayabilirim öncelikle.
1- Bizzat devletimizin yönlendirmesiyle acil bir “Myanmar’a Dikkat!” konferansı tertip edilmelidir. Bu konferansta katılımcı olarak dünyaca tanınmış Budist din adamlarının (mesela Dalai Lama) yanı sıra, dünyaca tanınmış sanatçılar, akademisyenler de iştirak etmelidir.
2- Türkiye başta AB, BM, Şangay Birliği olmak üzere, dahil olduğu ya da olmadığı bütün birliklerde Myanmar’da yaşanan Müslüman soykırımını güçlü bir şekilde gündeme taşımalıdır.
3- İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye bütün devletlerin parlemantolarında da kabul edilecek ortak bir kınama metniyle Myanmar hükümeti, tüm İslam dünyası adına uyarılmalı, hükümet bu zulmü önlemek adına harekete geçirilmelidir.
4- Myanmar’daki Müslüman zulmüne iştirak eden Budist rahiplerin, güvenlik görevlilerinin isimleri tek tek tespit edilip haklarında Milletlerarası İnsan Hakları Mahkemesinde dava açılmalıdır.
5- İslam âlemi, Myanmar hükümetinin görmezden geldiği bu zulüm bitene kadar Myanmar hükümetini her fırsatta protesto etmeli, İslam ülkelerinin parlementolarından Myanmar’daki Müslüman soykırımını kınayan kararlar çıkarılmalıdır.
6- Myanmar hükümeti bu zulmü önlememekte ısrar ederse, başta Türkiye’nin bütün illerine ardından İslam dünyasının merkezlerine Myanmar’daki Budistlerin soykırımlarını simgeleyen Soykırım Anıtları acilen dikilmelidir.
7- Myanmar hükümetiyle yakın temasa geçilmeli, hükümet bu zulmü önleyemediğini ifade ederse Myanmar’daki zulmü önleyecek bir Barış Gücü oluşturulup ülkeye gönderilmesi resmen teklif edilmelidir.
8- Myanmar’daki ve kamplardaki Müslümanların sayıları, kimlikleri ivedilikle tek tek tespit edilmeli, gerekirse İslam ülkelerinde bu insanlar için Myanmarlı/Arakanlı olduklarını belirten kimlikler çıkarılmalıdır.
9- Myanmar Müslümanlarının kamplardaki çocukları ilköğretimden üniversiteye ciddi bir eğitime tabi tutulmalı, bunun için bölgedeki kamplara okullar inşa edilmelidir.
10-Tüm dünya çapında internet, televizyon, radyo, gazete, dergi gibi medya araçları etkili bir şekilde kullanılmalı, Myanmar’daki Müslümanların sorunlarına dikkat çeken makaleler, reklamlar, fotoğraflar, haberler bu medya organlarına servis edilmelidir.
11-Myanmar’a yakın Müslüman ülkelerin bu soruna karşı daha duyarlı olması adına her ne gerekiyorsa yapılmalı, Çin, Hindistan, Rusya gibi bölgesel güç merkezlerinden de soruna duyarlı olmaları istenmelidir.
12-Myanmar Müslümanlarına yapılan zulmü anlatan belgeseller, diziler, sinema filmleri hayata sokulmalı ve bu filmlerin tüm dünyada gösterime girmesi sağlanmalıdır.
13-Sosyal Medya’nın bu konuda daha etkili bir şekilde kullanılması için İslam İşbirliği Teşkilatı öncülüğünde tüm İslam ülkelerinde kampanyalar başlatılmalıdır.
Bütün bu faaliyetler sonucunda olumlu bir netice alınamaması durumunda dünyanın adalete önem veren ülkeleri nezdinde Myanmar hükümeti, “İnsanlık Düşmanı ve Soykırım Hükümeti” olarak tescillenmelidir.
Oğuz DÜZGÜN / Rotahaber
Bu habere ilk yorum yapan sen ol.