Dicle Üniversitesi’nde (DÜ), 2...
MEBİT

Dünyada bir yıl içerisinde 500 bin kadın öldürüldü

Dicle Üniversitesi’nde (DÜ), 2 bin 370 öğrenci ile yapılan anket çalışmasında, öğrencilerin yüzde 40,2’sinin şiddete maruz kaldığı ortaya çıktı. Çalışmada, öğrencilerin namus adına kadına şiddet gösterilmesini istemediği sonucuna da ulaşıldı.

Abone Ol

2015-03-11 00:40:00 | Son Güncelleme : 2025-05-17 05:58:38

Dünyada bir yıl içerisinde 500 bin kadın öldürüldü

Dicle Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜKSAM) tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle “Töre/Namus Cinayetlerinde Gelinen Son Nokta ve Çözüm Önerileri” adlı panel düzenlendi.


Üniversitenin kongre merkezinde düzenlenen ve moderatörlüğünü DÜKSAM Müdürü Prof. Dr. Nuriye Mete’nin yaptığı panele, Yrd. Doç. Dr. Gamze Erten Bucaktepe, Prof. Dr. Rüstem Erkan ve Prof. Dr. Sabri Eyigün konuşmacı olarak katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Mete, şiddetin en üst düzeydeki insan hakları ihlali olarak tanımlandığını belirterek, töre cinayetinin ise kadına yönelik şiddetin en ağır biçimi ve kadınları en temel hak olan yaşama hakkında men eden bir durum olduğunu vurguladı. Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu’nun tahminlerine göre her yıl dünyada 5 binden fazla kadının namus kisvesi adı altında öldürüldüğüne dikkat çeken Mete, Türkiye’de ise 2003 yılından bu yana her yıl 200’den fazla kadının töre cinayetlerine kurban gittiğine işaret etti.

 

Namus cinayetlerine karşı harekete geçmeye karar veren tek bir kişinin bile bu sorunun çözümünde etki oluşturabileceği düşüncesiyle gelecek toplumu inşa edecek olan gençlerin konuya bakışının da önem taşıdığını anlatan Mete, “Bu nedenle üniversitemiz öğrencilerimizin namus adına kadına uygulanan şiddet hakkındaki tutumlarını öğrenmek istedik. Töre namus cinayetlerinin sık görüldüğü bölgemizde 2 bin 370 öğrencimize anket çalışması uyguladık. Anket çalışmasının sonucuna göre kadına yönelik şiddet ile ilgili tutumların yeni nesilde eskiye göre değişmeye başladığını saptadık" dedi.



"MUMYALAR KADINA ŞİDDETİN GÖSTERGESİ"


Mete’nin açılış konuşmasının ardından Yrd. Doç. Dr. Gamze Erten Bucaktepe, “Üniversite öğrencilerinin namus ve namus adına uygulanan şiddet tutumları” adlı anket çalışmasına ilişkin sunum yaptı. Bucaktepe, şiddetin yeni bir sorun olmadığını belirterek, bunun en basit ve en ilginç delilinin mumyalarda görülen kırık oranları olduğunu ifade etti. Kadın mumyalarda görülen kırık oranları yüzde 30 ile 50 arasındayken, erkek mumyalarda bu rakamın yüzde 9 ile 20 arasında olduğunu anlatan Bucaktepe, bunun da kadınların şiddete daha çok maruz kaldığının bir göstergesi olduğunu kaydetti.



"GELİR DÜŞTÜKÇE, ŞİDDET ARTIYOR"



Anket çalışmasına katılan öğrencilerin yüzde 45,9’unun kız, yüzde 54,1’inin ise erkek olduğunu dile getiren Bucaktepe, “Ankette, öğrencilerin daha çok ilçe ve köylerden geldiği, gelir düzeylerinin yüksek olmadığı ve şiddet görme ile şiddete tanık olma oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. Öğrencilerin yüzde 41,5’i hayatlarının herhangi bir dönemlerinde bir şekilde şiddete tanık olduğunu belirtiyor. Yüzde 40,2’si ise şiddete maruz kaldıklarını bildiriyor. Bu da daha çok sözsel ve fiziksel şiddeti oluşturuyor" diye konuştu.

 

Yaptıkları çalışmada, bir kadının evlilik dışında cinsel ilişkiye girmesi ile namusunun kirlenmesinin eş değer olduğunu düşünenlerin oranının yüzde 70 civarında olduğunun ortaya çıktığına dikkat çeken Bucaktepe, sözlerini şöyle sürdürdü:



“Bir kadının namusunun ailesi tarafından korunması gerektiğini düşünüyorum fikrine katılanların oranı yüzde 55,4. Bir kadının namusu erkek ya da aile ile ilgili bir şey olmadığı ve bunun sadece kadınların ilgilendirdiği fikrine yüzde 53,4 oranında katılım var. ‘Namusu kirlenmiş bir kadının ailesi tarafından öldürülmelidir’ fikrine katılmayanların oranı yüzde 88,1. Namusu neden göstererek, kadınlara zarar verilmesini kınayanlar yüzde 74,7. Ne yapmış olursa olsun bir kadının namus adına şiddete maruz kalmamasını düşünenlerin oranı da yüzde 65,8. Sonuç olarak öğrenciler bize ‘Namus konusunda benim değerim var. Ama benim değer yargım ne olursa olsun namus adına kadına şiddet uygulanmasını onaylamıyorum’ diyor."

 

Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sabri Eyigün, töre cinayetlerinden kadınlardan daha fazla erkeklerin öldürüldüğüne dikkat çekerek, Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’nın 2000-2006 rakamlarına göre öldürülen bin 190 kişiden 710’unun erkek, 480’inin ise kadın olduğunu vurguladı.



Dicle Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜKSAM) tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle “Töre/Namus Cinayetlerinde Gelinen Son Nokta ve Çözüm Önerileri” adlı panel düzenlendi. Üniversitenin kongre merkezinde düzenlenen ve moderatörlüğünü DÜKSAM Müdürü Prof. Dr. Nuriye Mete’nin yaptığı panele, Yrd. Doç. Dr. Gamze Erten Bucaktepe, Prof. Dr. Rüstem Erkan ve Prof. Dr. Sabri Eyigün konuşmacı olarak katıldı.



Panelde, “Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesinde Toplumsal Algının Rolü” konulu sunum yapan DÜ Sosyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, kadınların toplumsal hayata katılması ile beraber yeni bir sorunla karşılaşıldığını belirtti. Erkek dünyası ya da ataerkil toplumun oluşturduğu kuralların, kadının yeni konumu ve yeni talepleri ile çatışır duruma geldiğini ifade eden Erkan, bu nedenle kentlerdeki kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin tam anlamıyla bir kent sorununa dönüştüğünü vurguladı.

"KONUM KAYNAKLI CİNAYETLERLE KARŞILAŞACAÐIZ"


İstatistiklere kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin en çok Marmara Bölgesi’nde ve İstanbul görüldüğüne dikkat çeken Erkan, “Marmara, Türkiye’nin en gelişmiş bölgesi. Bu nedenle kadının en çok iş yaşamında olduğu ve taleplerinin en yüksek olduğu bölge Marmara Bölgesi. Türkiye’nin diğer bölgelerinde de süreç içerisinde bununla karşılaşacak. Bugüne kadar namus ve töre cinayetlerinin yerine bundan sonra kadının yeni toplumsal konumundan kaynaklanan şiddet ya da cinayetlerle karşılaşacağız” dedi.



"CİNAYETLER GÖÇLE BİRLİKTE KENTLERE TAŞINDI"


Namus ve töre cinayetlerinin göçle birlikte kentlere taşındığını da anlatan Erkan, “İstanbul birinci sırada ancak bu İstanbul’un kendi genetik kodlarında oluşturduğu bir şey değil. İstanbul’un aldığı göçle ortaya çıkan bir şeydir” diye konuştu.

"ÇALIŞMALAR YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR"


Daha sonra “Töre Cinayetlerinin Önlenmesinde Söylem ve Söylem Bütünlüğünün Önemi” konulu sunum yapan DÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sabri Eyigün ise çarpıcı açıklamalarda bulundu. Töre ve namus cinayetlerini önleme konusunda yapılan çalışmaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Eyigün, yasal düzenlemelerin önleyici olduğunu ancak yeterli olmadığını ifade etti. Son ceza kanunu çıkana kadar, töre cinayeti suçunun, hafifletici bir neden olarak görüldüğünü kaydeden Eyigün, “Cezası daha az oluyordu. Ancak şimdiki değişiklikler yeterli olmasa da eskisinden çok daha iyi. Ancak olayın sadece cezaları ağırlaştırılmakla önlemediği anlaşılmıştır. Çünkü ağır cezadan kurtulmanın birçok yolu var” dedi.


Türkiye’de töre cinayetleri ile mücadele tarihinin çok eski olmadığına dikkat çeken Eyigün, Cem Karaca’nın, insanlığın namus ve şeref kotlarında 2 bin yıllık bir geçmişi olan töre cinayetlerini türkülerinde dile getirirken, toplumun bu sorunla hiç ilgilenmediğini vurguladı.

TÖRE CİNAYETLERİNİN YÜZDE 30’U NAMUS CİNAYETİ DEÐİL"


Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’nın verilerine göre 2000-2006 yılları arasında töre cinayetleri adı altında bin 200 kişinin öldürüldüğüne değinen Eyigün, “Ancak töre cinayetleri sadece bizim bildiğimiz namus cinayetleri değil. Bunun yüzde 30’u namus cinayetidir. Geri kalanı arazi meselesidir, aile içi meseledir. Ama aile kararı olduğu için töre cinayeti olarak geçiyor” diye konuştu.


Töre ve namus cinayetlerinin bir perde olduğuna vurgu yapan Eyigün, “Toplumda bir meşrutiyeti olduğu için birçok olay töre ve namus cinayeti diye yapılıyor oysaki gerekçesi başkadır. Özellikle tecavüzlerde ve aile içi ensest ilişkilerde olay ortaya çıkmasın diye töre cinayeti süsü verildiğini yaptığım araştırmada gördüm. Bunun için ‘tecavüze uğradı öldürdük’ demiyorlar. ‘Namussuzluk yaptı’ deyip, öldürüyorlar. Birçok olayda asıl olay başka bir şeydir" şeklinde konuştu.



"ERKEKLER DE TÖRE CİNAYETLERİNE KURBAN GİDİYOR"


Töre cinayetlerinin meydana gelmesinde, zihniyetin, tutumların, tarihten gelen kültürel kodların, erkek egemenliğin, aile ve aşiret yapısının, kişilerin sosyo-ekonomik durumlarını ve düşük benli algıların olduğu etkisinin de bir gerçek olduğunu anlatan Eyigün, şunları kaydetti:


"Töre ve namus bahanesiyle gerçekleşen cinayetlerde sadece kadınlar değil, aynı zamanda erkekler de öldürülmektedir. Özellikle aldatma, zina ve toplumun diğer ahlak normlarına uymayan durumlarda erkek de öldürülüyor. Nitekim Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’nın 2000-2006 rakamlarına göre 710 erkek, 480 kadın öldürülmüştür. Ayrıca toplumsal cinsiyetçi yaklaşım, töre cinayetlerinin tümünü türdeş sayıp, tümüne birden neredeyse aynı içerikli savunuculuk veya karşıtlık söylemi kurmaktadır."

"CİNAYETLER DOÐU VE GÜNEYDOÐU KÖKENLİ"


Her ne kadar bazı haberlerde töre cinayetlerinin en çok işlendiği yerin Marmara Bölgesi olduğu söylense de buradaki cinayetlerin büyük bir kısmının Doğu ve Güneydoğu kökenli olduğunu aktaran Eyigün, “Bu arada şunu da söyleyeyim. Acı bir gerçek ama en vahşi cinayetler de Urfa’da yaşanıyor. Urfalılarda nasıl bir algı varsa, boğarak, keserek cinayetleri gerçekleştiriyor. Sadece silah ya da bıçakla değil de en vahşi şekilde yapıyorlar” ifadelerini kullandı. 


  • Etiketler : Van Haber
  • YORUM YAP
    Yorumlar (0)

    Bu habere ilk yorum yapan sen ol.

    ÖNERİLENLER