Yazarlar

MEBİT

Gölgelerle Dolu Kentimiz…

Van'da uzun yıllar siyaset ve spor alanında çalışmalar yürüten tecrübeli isim Öner Yiğit, Van şehrini yazdı..

Abone Ol

2025-09-25 01:10:46

Bölgenin en güzel şehri, gökyüzüyle gölün buluştuğu şehirdir Van… Ama bugün, o gökyüzü bile gri, göl bile sessiz. Sokaklar, bir zamanlar çocuk kahkahalarıyla, komşu sohbetleri ve selamlarıyla dolup taşarken, şimdi sadece gölgelerin sessizliğiyle yankılanıyor.

 

Düğünlerde… Taziyelerde… Eskiden birbirini samimiyetle kucaklayan insanlar, artık arkasına üç beş siyah takım elbiseli adam alıp, yanına “ağa” denmesini bekliyor. Kimse istemeden, kimse gönüllü olmadan, bir ritüelin içine hapsedilmiş gibi… Bir bakıyorsun ki eski komşun artık aynı değil; tebessümü donmuş, gözleri korku dolu. İnsanlar, birbirine güvenmiyor. Çünkü güvenin bedeli ağır, itaatsizliğin bedeli daha da ağır.

 

Hukuka olan inanç yitmiş. Mahkemeler adaletin kalesi olmaktan çıkmış; şimdi sadece formalitelerin durduğu birer mekan… İnsanlar haklarını savunmayı bırakmış; çünkü hak, bazen insanın canından daha değerli değil. Korku, toplumun damarlarında sessizce dolaşıyor. Her bakışta, her selamlaşmada hissediliyor. Çürüme, yavaş ama derin.

 

Ve en acısı… Çürüme sadece yetişkinlerin kalbini yemiyor, çocuklara da bulaşıyor. Küçük Rojda, taziyede ağlayan teyzelerine yaklaşmaya korkuyor; Çünkü yanında duran gölge, kime hizmet ettiğini bilmeden, korkunun dilini öğretiyor. Küçük Xıdır, okuldan dönerken komşusuna selam veremiyor; çünkü kime güveneceğini bilmiyor. Sevgi ve saygı, bir zamanlar yaşamın ritmi iken, artık birer hatıra, birer hikaye…

 

Van’da artık gündem, emeğin kutsallığı değil; emeğe vurulan pranga, alın terine indirilen darbe… Her köşe başında aynı hikâye anlatılıyor: Mobbing, baskı, haksız işten çıkarmalar. Bu şehir, emekçilerin mezarlığına çevrilmek isteniyor adeta. Unutulmasın: Emekçiyi ezen her el, aslında kendi şehrinin geleceğini boğar. Van’da bu düzen böyle devam ederse, geriye ne üretim kalacak ne umut. Çünkü kırılan sadece işçinin morali değil, kentin omurgasıdır.

 

Suat abi, yıllardır Van Büyükşehir’de çalışmış, KHK ile ihraç edilmiş… Evinin kapısını çalarken eski dostlarının yüzlerinde bir donukluk görüyor. “Suat Bey…” diyorlar, ama gözleri başka yerde, kalpleri gölgede… Onun hikayesi, sadece kendi hikayesi değil; şehrin, toplumun hikayesi. Her ihraç, her baskı, her “ağa” ritüeli bir çürümeyi temsil ediyor.

 

Ve en dramatik olanı… Herkes biliyor, ama kimse söylemiyor. Çünkü sessizlik, bazen hayatta kalmanın tek yolu. Van, sessizce çürüyen bir şehre dönmüş; gölgeler, sadece siyah takım elbiselerde değil, insanların içlerinde de dolaşıyor. Her bakış, her selam, her tebessüm biraz daha zor…

 

Ama yine de umut var. Küçük Rojda, bir gün cesaretle teyzesine yaklaşacak; küçük Xıdır, bir gün komşusuna selam verecek. Çünkü insanın doğasında sevgi var. Ve sevgi, gölgeleri bile eritecek güce sahip… Belki bugün değil, belki yarın değil, ama bir gün…

 

Van’ın gölgelerle dolu sokaklarında, sessiz bir direniş başlıyor: İnsanlar, birbirlerinin gözlerine bakacak, korkuyu bir kenara bırakacak ve unutulmuş sıcaklığı yeniden hatırlayacaklar. İşte o gün, çürüme sona erecek; gölgeler, ışığa teslim olacak…