Yazarlar

MEBİT

Van’da Gazeteci Olmak ya da Olmamak…

Van'da uzun yıllar siyaset ve spor alanında çalışmalar yürüten tecrübeli isim Öner Yiğit, kentteki gazetecilerin yaşadığı zorlukları kaleme aldı...

Abone Ol

2025-09-20 00:53:24

      Van’ın hırçın gölü kenarında, serin rüzgârın uğultusunu dinlerken bile gazetecinin vicdanı ağırdır. Bu kentte kaleme sarılan her satır, özgürlüğün kaybolduğu bir masaldır sanki. Türkiye bugün basın özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 158. sıraya gerilemiş durumda Yani Van’da gazeteci olmak, ülkenin genelinde yaşanan karanlık bir tablonun parçasıdır. Gazeteci arkadaşın belirttiği gibi, “gazetecilere yönelik baskılar medya çeşitliliğini daraltırken, hakikati savunanlar için meslek daha da riskli bir hâl alıyor”  Basın bir “kör kuyuya” hapsedilmiş; hakikat peşindeki her gazeteci, bu kuyuya adım adım indirilerek hayatını kazanıyor. İşte Van’da kaleme sarılmak, bu kör kuyuda hayat savaşı vermekle eş değerdir. Van’da gazeteci olmak öteki olmak demektir. Ya ondansın, ya da bundan ortası yok bunun; olsa bile bu kez orta yolcusun. Her an bir isimle karşı karşıyasın…

 

      Gazeteciliği vicdanın sesi sayarım: Halkın kulağı, umudun soluğudur. Bir arkadaşımın dediği gibi, “Bir ülkede gazeteciler özgür değilse, toplum özgür değildir.” Fakat Van’da, bu vicdan sesi bile ağır gölgeler altında kalıyor. Gerçekleri aktarmak onurlu bir iş olsa da, her kelimeyi yazarken gazeteci dostlarım öncelikleri iç muhasebe yapmasıdır. Çünkü bize göre gazetecinin görevi halka doğruyu iletmek değil midir? Ancak bu görev, artık ağır bir bedel talep ediyor. Türkiye’nin en temel hakları olan ifade ve düşünce özgürlüğü, her yeni yılda daha da engelleniyor. Bir gazeteci arkadaşımızın dediği gibi artan ekonomik kriz ve “düşük maaşlarla, güvencesiz çalışma koşullarıyla” mücadele eden gazeteciler bir yandan bu zorluklarla boğuşurken, diğer yandan soruşturma ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor.

 

       Gazetecilik, Van’da bir “vicdan meselesi” nden çok, hayatta kalma savaşıdır. Bu meslek her geçen gün daha riskli hale gelirken, aynı zamanda içlerinde taşıdıkları yük de büyüyor. Hakikat defalarca sınavdan geçiyor; kalemleri önce dış güçlerin, sonra Sansür Yasası gibi belirsiz kuralların hedefi oluyor. Bir yanda “sustukça toplum da özgürleşmez” inancı, diğer yanda günden güne seslerini boğan korku… Van’da bu ikilem her gazete manşetinde de yankılanıyor.

 

       Van’da gerçekleri yazmak, suç olarak yaftalanmak demek. Örneğin 2020’nin sonbaharında Van’ın Çatak ilçesinde jandarmanın bir yurttaşa işkence edilmesini haberleştiren beş gazeteciden dördü, “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmıştı, bir gazeteci arkadaşımın belirttiği gibi, “Biz gazeteciyiz ve bu bir gazetecilik yargılamasıdır”  demişti; Bu örnek, Van’da hakikati duyurmanın nasıl hayat memat meselesi olduğunu gösteriyor. Ülke genelinde ise 2024-2025 yılında tutuklu gazeteci sayısı her geçen gün sayılarında artışlar gözlemlendi. Türkiye hâlâ dünyada en çok gazeteci tutuklayan ilk on ülke arasında.

 

Sokakta da durum farklı değil: hangisini yazsam bilmiyorum….

 

        Tek ses dışında, farklı bir ses çıkarsa, sansür hemen devreye giriyor. Yeni düzenlemelerle kurulan İletişim Başkanlığı ile “sansür kanunu” (Resmi Gazete’ de 2022’de çıkan Disinformation Law) gazetecileri fişleme aracına dönüştü. Mahkeme kararlarına gerek kalmadan erişim engelleri ve soruşturmalar açılıyor; medya bir kez daha oto sansüre itiliyor.

 

        Baskı sadece manşetlerden gelmiyor; ekonominin çarkları da gazeteciyi öğütüyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın raporuna göre, Türkiye’de gazetecilerin büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altında maaş alarak geçim savaşı veriyor. Kentimizde hemen her gazeteci için haber yaptıktan sonra “habere karşılık para aldı” söylemleri gururlarını, onurlarını kıran kültür seviyesi düşük kişilerden gelir.  Yerel medyada çalışan neredeyse her gazeteci arkadaş asgari ücret dahi almakta zorlanıyor. Van’da haber peşinde koşarken, ev kirası, elektrik faturası, çocukların masrafı birbiriyle yarışıyor. Artan enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizlik gazeteciyi vuruyor; Bir gazeteci arkadaşın sözleriyle “düşük maaşlar ve güvencesiz çalışma koşullarıyla” mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Demesi tamda işin asıl özetidir. Bu ağır ekonomik kuşatmada gazeteciler arası dayanışmayı zorlaştırıyor. Kimse aç susuz yazı yazamaz; Vanlı gazeteciler medyanın kıyısında yoksullaştırılıyor. Birkaç gazetecinin çocukları kendi emekleri ile yerleştikleri iş alanlarında bile eleştiriye maruz kalıyorlar.  Çocukları aç mı kalsın pes… Devlet fonları ve ilan kuralları bile adaletsiz dağıtılıyor. Ekonomik krizin yükü altında ezilen bir muhabir, “elin kalemi” olmaktan başka çaresi kalmıyor. Yine de umutlarını koruyorlar. Dayanışmanın kırıntıları, zor günlerde içlerinde kıvılcım gibi titriyor.

 

      Van gibi bir kentte, tüm bu baskılar karşısında karıncaları birlik olmaya çağırmak yetmiyor; kaderlerini birlikte yazacakları bir destana dönüşmüş bu görevi sırtlamak gerekiyor.

 

      Van’da gazeteci olmak, bitmez bir vicdan muhasebesi demektir. Gazeteciliğin bedeli ağır olsa da, suskunluk ataletinin yarattığı açmaz belki daha da derin. Van’ın dört bir yanı konuşmayı bekliyor: Ulaşım sorunları, bitmeyen inşaatlar, çarpık kentleşme, temizlik sorunları, tamir edilemeyen yollar, yazın uyuyup sonbahar yağmurlarında yolları asfaltlamaya kalkmak, sular, elektrik kesintileri, birçok sorun ve hikâyeler… Eğer siz kalemlerinizle susarsanız, bu kent de kendi hikâyesini suskunlukla gömer ve bu sessizliğe mahkûm olur. Bir yanı suskunlukla, öte yanı muhalefetle, ötekileştirilen sakinler, kavrulan Van’da gazetecilik mesleğine sarılmak zor gelir. Ama biliyoruz ki halkın vicdanı da sustuğunda; en büyük yıkımı sizin yaşadığınızı da görecektir. Bu yüzden, felaket bir gelir/getiri dengesidir: Gazeteci olmamanın bedeli, Van’da hakikati bilmeyip kör göze parmak sokmaktır. Siyasetin ve sermayenin gölgesinde, “kanlı kuyu” ya düşmüş bu entelektüel mesleği yaşatmak zorundasınız. Çünkü hakikat perdenin arkasında soluklanmaz; varsa payı, musluk gibi taştığı zaman ancak görürsünüz. Gazeteci dostlara çağrımızdır. “Vicdanları askıya alan rantçıları yazın, usulsüz zenginleşmeyi yazın, yetkilerini kişisel menfaat için kullananları yazın, müteahhitlik dosyası olmayıp başkasının dosyaları ile doğrudan temin alanları yazın, kanunen kabul edilmeyen maddi hediyeleri alanı yazın, kamularda adrese teslim teknik şartnamelerde imzaları olanları yazın, kamu bütçesinden kişisel harcama yapanları yazın, sahte fatura düzenleyenleri yazın, yakınlarını, akrabalarını veya siyasi bağlantılarını kayırarak işe alma ya da terfi yapanları yazın, memur maaşıyla nasıl sıfır aracı ve aynı anda yazlığı aldıklarını yazın, yazın ki halk sizinle gurur duysun.”

 

      Van’da gazeteci olmak ya da olmamak, iki uçlu bir kuşaktır: Bir yanı kalemine sarılmakla, öte yanı da o kalemle çizilmemiş bir boşluğu izlemekle. Van’ın sonsuzlukla barışık gölüne bakan bir aynada, bu iki yüzü aynı anda görmeye alıştık…  Gazetecilik “suskunluğu tercih etmek değil, “suskunlukla hesaplaşmayı” göze almaktır.

 

      “Van’da, bölgenin gerçeklerini tarafsız ve doğru bir şekilde yansıtacak yeni bir haber kanalı yayın hayatına 1 Ekim itibari ile (VAN65 TV) siyasetten, spora, ekonomiden kültüre, yerelden genele kadar her alanda halkın doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak için yola çıkılmış, Bu yolculukta kentlilerin, siyasilerin, iş insanlarının, sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle Van’ın güçlü bir medya sesi olma yolunda, gerçeğin, şeffaflığın ve özgür düşüncenin adresi olacağı, halkın desteği ile daha güçlü gazetecilik daha güçlü basın olacağı kaçınılmazdır.

 

                           “Sevgili Gazeteci dostlarım asla yalnız değilsiniz.”

  • Etiketler :
  • GAZETECİ