Vanlı Gazeteci, X Gündem dergi...
MEBİT

Van'dan Kandil'e Bir Uzun Yol Gider

Vanlı Gazeteci, X Gündem dergisi Genel Yayın Yönetmeni Naif Yaşar yine çok ses getirecek bir röportaj'a imza attı. Yaşar Kandil'de KCK Eş Genel Başkanı Cemil Bayık'a gündeme dair önemli sorular sordu.

Abone Ol

2015-05-05 11:55:00 | Son Güncelleme : 2015-05-05 11:55:00

Van'dan Kandil'e Bir Uzun Yol Gider

NAİF YAŞAR - GÜNDEMX.COM - ÖZEL


Sabah saat 07 sıraları… Nisan ayının 27. günü… 

 

Urartu medeniyetinin başkenti Van’dan, Kandil medya savunma alanlarına doğru yeni bir yolculuğa başlıyorum.

Erek dağının tepesinde seyreden güneşin sıcaklığıyla, Gevaş (Westan) ilçesine varıyoruz.

Yeşilin her tonun hâkim olduğu coğrafyada, sağımızda,  beyaz gelinliğiyle Başit ve Artos dağı, solumuzda ise Lacivert mavisi sularıyla Van gölü (Behra Wan’é) uğurluyor bizi.


Vay beee… Ne coğrafya ama…

Bir dakika dahi gözlerini alabilene aşk olsun…

Oysa bir kez daha nankörlük ağır basıyor.

Büyülü coğrafyaya hakaret edercesine, cep telefonuna sarılıyorum.

Geceden bu yana, Memlekette neler olup bitmiş, ahalinin ahvali ne durumda? Diye, bir göz gezdiriyorum cep telefonuna.

Bu günün, dünden farklı bir numarası olmadığını görüyorum.

Yine, nefret dili…

Yine, aynı terane…

Yine, Kürdün makûs talihini hiçe sayma yaklaşımı…

Bir yandan, Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan bir yandan Başbakan Davutoğlu ve diğer yandan resmi söylemin etkisinde kurtulamayan Ulusalcısı, MHP’lisi, CHP’lisi ve AKP cenahının Kürt muhalefetini bastırmak adına kurdukları ittifak.


HDP’ye karşı sürdürdükleri üsluplarını daha da sertleştirmişlerdi.

Adeta küfredercesine, hakaret boyutuna ulaştırmışlardı.

Karadeniz, Akdeniz, Ege, İç Anadolu ve Trakya bölgelerinde, HDP bürolarına, çalışanlarına yönelik ‘ırkçı, milliyetçi, faşist’ saldırılara yenileri eklenmişti.

HDP şahsında Kürtlere yönelik adeta linç girişimi sürdürülüyordu.

Tüm bu saldırılara inat, HDP’nin yükselişi devam ediyor.

Seçim meydanları, büro açılışları on binlerin ve yüz binlerin katılımıyla dalga dalga yayılıyordu.

 

Araştırma şirketlerinin yaptıkları anket sonuçları açıklandıkça, tekçi anlayışların uykuları kaçıyordu.


Sonuçlara göre HDP barajı aşmakla kalmıyor, yüzde 14-16 bandında seyrediyordu.

Tatvan’dan Silopi’ye kadar olan 400 km’lik hatta köy, belde, ilçe ve kentlerdeki işyeri ve evlere asılan HDP bayrakları, bu tezleri fazlasıyla destekler tarzaydı.

Yol boylarında uşkun (Révas) satan köylü çocukları, tanır tanımaz tüm araçları zafer işaretleriyle selamlıyorlardı.

 

Anlayacağınız Kürt coğrafyasında, HDP lehinde, geçmişe nazaran büyük bir heyecan vardı.

 

AJANSLARA DÜŞEN HABER!... 

Yaklaşık beş saatlik yolculuktan sonra Kuzey coğrafyasının son güzergahı olan Silopi ilçesine vardığımızda sosyal medyada, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve hükümet kanadının ısrarla “Kürt Sorunu Yoktur” açıklamalarına binaen, PKK, KCK Yetkililerinin, sürecin sürdürülmesinin bir anlamı kalmadığını ve ‘Silahsızlanma Kongresini’ toplamayacakları haberi düşüyor.

 

Haberin yarattığı umut kırıklığıyla, Kasr-ı Şirinle ikiye, Lozan antlaşmasıyla dört parçaya bölünen Kürdistan coğrafyasının Kuzey yakasından Güney yakasına geçiyorum.

200 metrelik köprüde, karşılıklı güzergâhta, kilometrelerce kuyruk oluşturan TIR’lar, geçiş yapmak için sabırla bekliyorlar.

Zaxo’ya girdiğimizde, Termometrelerin ibreleri kah 35 kah 38 dereceyi gösteriyordu.

Hani “Gavur Sıcakları” derler ya işte o tarzdan sıcaklar karşılıyor bizi.

Zaxo’yu teğet geçip Güney Kürdistan coğrafyasının 3.büyük kenti olan Duhok ovalarında otların sarardığı, buğday ve arpaların ise biçilecek kıvama geldiğine tanık oluyoruz.

Son üç-beş yılda iyiden iyiye gelişen ve çevre ilçe ve köylerle nüfusu bir milyonu aşan Duhok kentinde, dikkatlerden kaçmayan en önemli detay, kent çevresine kurulan Ezidî kamplarıydı.

 

Türkiye’nin de dâhil olduğu kimi ülkeler tarafından desteklenerek, Kürt ve Ezidî halklarına saldırtılan İŞİD ya da yöre insanın tabiriyle DAİŞ çetelerinin, Şengal bölgesinde uyguladığı soykırımdan kaçan 400 bin kadar Ezidi Kürt’ü Duhok çevresine kurulan 18 kampa yerleştirilmişti.

 

 

GECEYİ HEWLER’DE (ERBİL) GEÇİRDİM

 

Savaşın sürdüğü Şengal’de, HPG ve Peşmerge güçlerinin DAİŞ çetelerine karşı destansı direnişi sürerken kamplardaki Ezidi halkını, acıları ve umutlarıyla baş başa bırakarak Hewler’e (Erbil) çeviriyoruz rotayı.

2 saate gidilmesi gereken 170 km’lik yol, DAİŞ çetelerinin Musul’u işgal etmesi ve yolları kesmesi nedeniyle ancak 4,5-5 saatte tamamlıyoruz.

 

Sabah saat 07’de Van’da başlayan yolculuğun ilk evresi gece saat 21.00 sıralarında Hewler’deki bir otelin kapısında sonlanıyor.

Geceyi otelde geçiriyorum.

Yatmadan önce otel çalışanlarına “Kandil’e nasıl gidebileceğimi” soruyorum.

Geceden bir taksici çağırıyorlar ve o taksiciyle tanışıp, sabah saat 07.00 sıralarında Kandil’e gitmek için yola çıkmak için sözleşiyoruz.

Sabahın köründe odamdan aşağı indiğimde, otel kapısında bekleyen taksiye binip Kandil-Medya savunma alanlarına doğru yola koyuluyoruz.

Taksi şoförü yolculuğun yaklaşık 2,5-3 saat süreceğini söylüyor.

Sıcaklıkların gittikçe arttığı ve 40 dereceye vardığı coğrafyada, sabırla yol alıyoruz.

Ranya kentine kadar olan güzergâhta KDP peşmergelerinin kontrolündeki ‘seytere’ denilen kontrol noktalarından geçiyoruz.

Pasaportlarımızı kontrol ettikten ve nereye gideceğimizi soran Seytere’deki üniformalıların ‘Fermo’ (Buyurun)  demesiyle yola devam ediyoruz.

 

Ranya’dan sonra kontrol YNK yani Celal Talabani taraftarı peşmergelerin eline geçiyor.

 

 

Buralara Soran bölgesi deniliyor.

Selahaddin, Süleymaniye kentlerinin bulunduğu yerler.

Aday adaylarının başvuruda bulunduğu Mart aylarının başında yine  buraya gelmiş, fakat farklı bir güzergahı kullanmıştım.

Bu kez farklı bir güzergâhtan Kandil’e gidiyordum.

Kandil’de kiminle görüşeceğim net değildi.

Önceki görüşmemde, konsey üyesi, Kuzey saha siyasi alan sözcüsü Behzat Hakkari, Dış ilişkiler sözcüsü Demhat Egit ve PJAK konsey üyesi Dr.Jiyan’la görüşmüş ve adayların açıklanmasından sonra 2.’ci  bir kez geleceğimi ve bu konuda referans olmalarını istemiş, onlar da “geldiğinde kiminle görüşeceğin netleşir” demiş açık kapı bırakmışlardı.

İşin doğrusu, kiminle görüşeceğimi önceden bilmiyordum.

Ama bu kez, KCK konsey üyelerinden biriyle görüşmeyi çok arzuluyordum.

Özellikle de, KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, Murat Karayılan ya da Duran Kalkan, önceliklerim arasındaydı.

İyi bir haberle geri dönmek istiyordum.

Böylesi hayati bir seçim arifesinde, Kandil’in nabzını merak ediyor ve Türkiye kamuoyuyla paylaşmak için sabırsızlanıyordum.

Karşılıklı restleşmelerin yaşandığı bir süreçte, yukarıda isimlerini zikrettiğim PKK yetkililerine ulaşmanın zor olacağını bilmiyor değildim.

Onlarca gazetecinin buralara kadar gelip eli boş döndüğüne de vakıftım.

Ama.. Ne olursa olsun şansımı zorlamalıydım.

Öyle de yaptım…

 

SOLİN BEBEK ANITINI GÖRÜPTE AÐLAMAYAN YÜREK TAŞLAMIŞTIR.

Araç Ranya’dan çıkıp, Kandil yükseltilerine doğru tırmanmaya başlayınca, heyecanım ikiye katlanıyordu.

Kanyonu andıran geçit, kandil dağında eriyen kar sularının doldurduğu derelerle Arizona’yı çağrıştırıyordu.

 

Yaylalara çıkan Koçerler, dere yatağına kurdukları kıl çadırlarla bin yıllık Kürt kültürünü inatla gelecek nesillere taşıyorlardı.

 

 

Mükemmel bir coğrafya, doyumsuz manzaralarla doluydu.

Usta bir ressamın elinde çıkmış paha biçilmez bir tablo misali, yeryüzün en zengin değerleriydi.

Kaygıları, keyfe devşirip öyle tırmandık.

Bir saatlik yolculuktan sonra, 21 Ağustos 2011 tarihinde Türk savaş uçakları tarafından, vurulan aracın bulunduğu tepeye ulaştık.

Hafızalarımıza “SOLİN BEBEK” diye kazınan 3’ü çocuk toplamda yedi köylünün, uçaklardan atılan bombalarla katledildikleri ‘Kortek’ zirvesine vardığımızda, aracı durdurduk ve PKK gerillaları tarafından “Solin Bebek” adına yaptırılan anıtı ziyaret ettim.

Anıta bırakılan hatıra defterine birkaç satır yazıp, ruhlarına Fatiha hediye ederek yola devam ettik.

15-20 dakikalık bir yolculuktan sonra, yeni bir kontrol noktasıyla daha karşılaştık.

Ama bu kez kontrolü yapan ne KDP ne de YNK güçleriydi.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mermere işlenen fotoğrafının yanında yol kontrolü yapanlar PKK gerillalarıydı.

El işaretiyle içinde bulunduğumuz aracı durdurdular.

İlk sordukları,

“Silav Hewal” (Selam arkadaş)…

Hûn di çin ku?” (nereye ve ne amaçla gidiyorsunuz?)

Niyetimizi kendileriyle paylaştıktan sonra ellerinde bulundukları telsizle;

“Sozdar guhdari?” “Sozdar dinliyor musun?”…

Diye bir anons yaptılar.

Karşıdan cevap alınca;

Silav u réz hewal” “selamlar saygılar yoldaş” deyip telsizi kapattıktan sonra, yeniden bize yöneldiler ve “az ileride arkadaşlar sizi bekliyor olacak. Yolunuz açık olsun. Selam ve saygılar “deyip yol verdiler.

Öyle de oldu.

Aracımız,5-10 km ilerledikten sonra, üç gerilla karşıladı bizi.

Orta boylu, esmer gerilla bizlerle ilgilendi.

Meramımızı anlattık, o da telsizle bir yerlerle konuştu ve sonrasında “arkadaşlar şu an çok yoğun, siz dinleneceğiniz yere götürecek arkadaşlar, bu gece orada istirahat edin, büyük olasılıkla yarın arkadaşlardan biri sizi kabul edecek ve görüşeceksiniz” dedi.

Yanımıza iki gerilla verdi ve geceyi geçireceğimiz yere gönderdi.

Ovaya nazaran kısmen daha serin olan, kekik, nane, kenger kokularının hâkim olduğu dağ yamaçları adeta görenleri büyülüyordu.

İncir, ceviz, ardıç, erik, nar ve envai çeşit meyve ağaçlarının bolca bulunduğu alan, keklik sesleriyle cennetten bir köşeyi andırıyordu.

Konakladığımız yerde ikram edilen yemek ve çaylardan sonra, dağ yamacından süzülüp Ranya ovasına yol alan derenin kenarına indim.

Kayalardan birine oturup, kendimi muhteşem doğanın büyüsüne kaptırdım.

Akşam saatleri bastırdığında hava iyiden iyiye serinlemiş, bülbül sesleri, derede akan suyun sesiyle muhteşem bir düet oluşturuyordu.

 

Karanlık çökene kadar o derenin kenarında ayrılmadım.

 

Sabah kiminle görüşeceğimi, ya da görüşüp görüşmeyeceğimi hayal edip duruyordum.

Çünkü kesin görüşeceğime dair söz verilmemişti.

Belki on gün dahi bekler ya da eli boş bir şekilde geldiğim gibi geri dönebilirdim.

Umut-karamsarlık arası gel –git’ler yaşarken, dere ağzında ve patika da yürüyen kadın-erkek gerillalar ilişiyordu gözlerime.

Silahlı olanı da vardı, silahsız olanı da.

Ama konuşurlarken bile yüzlerindeki tebessümü gizleyemiyorlardı.

İlk kez zamanın bu kadar ağır ilerlediğine tanık oluyordum.

Kapalı mekâna giresim hiç yoktu ama konuk olduğum yerin sorumluları güvenlik nedeniyle zamanın geç olduğunu ve içeri geçmem gerektiği uyarısında bulundular.

Son sigarayı ateşledim, sigara dibe vurunca gece yatacağım yere geçtim.

Akşam yemeğinden sonra gece geç saatlere kadar süren sohbete daldık.

Saat 24.00 gibi, bir yerlere kıvrıldım ve bakışlarımı tavana kilitleyip sabah olacakları düşünerek uykuya teslim oldum.

 

VAKİT; İKİNDİ OLANDA GELDİLER..

O gün daha erken uyandım.

Koyun yoğurdu ve kandil dağlarının çiçeklerinden elde edilen balla  ikram edilen kahvaltıyı yaptıktan sonra, görüşeceğim yetkililerin yollarını gözetlemeye başladım.

Ardı ardına yaktığım sigaralarla, öğlen saatlerine doğru bir paketi mevta ettim.

Çay-sigara, çay- sigara, derken vakitlerden ikindi zamanına ulaşmıştım.

İki araç sesi duyuldu.

Yarım kasa, üstü açık Toyota pikaplardı.

 

En öndeki araçta KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ın indiğini görünce adeta afalladım.

 

 

Sanırım başarmıştım…

Sanırım, büyük bir röportajla Van’a geri dönecektim.

Çünkü sadece Sayın Bayık gelmemiş beraberinde KCK Konsey üyesi Fatma ve yerel yönetimler masasından Rotinda’yı da getirmişti.

Artık, hayati bir gündemi derinlemesine konuşma zamanıydı.

Artık, mesleğim için bir dönüm noktasının zamanıydı.

Kafayı daha da yoracak, profesyonel bir yaklaşımla soruları yöneltecektim.

Çünkü karşında, halkların gündemine yön veren üç değer vardı.

Alanlarında dâhileşmiş üç beyin.

En usta gazetecilerin dahi soru sormaya zorlandığı bu üç şahsiyet karşısında Van’da giden yerel bir gazeteci vardı ve işi alabildiğine zordu.

Afallamanın zamanı değildi…

Kendilerinin verdiği, samimi ve bir o kadar da pozitif enerjiyle toparlandım ve ilk soruyu Sayın Bayık’a yönelttim.

“SAYIN BAYIK… SİLAHSIZLANMA KONGRESİNİ NEDEN TOPLAMADINIZ?”

 

 

Bu sorunun cevabı ve görüşmemizin diğer tüm detayları  GUNDEMX'te…

  • Etiketler : Van Haber
  • YORUM YAP
    Yorumlar (0)

    Bu habere ilk yorum yapan sen ol.

    ÖNERİLENLER